İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 18. İstanbul Bienali, heyecan verici bir tema ve mekân düzeniyle sanatseverleri yeniden buluşturuyor. Bu yılki etkinlik, “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla 20 Eylül – 23 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek ve şehrin farklı noktalarında, toplamda 8 farklı mekânda, 40’ın üzerinde sanatçının özgün eserleriyle izleyicilere kapılarını açacak.
Her edisyonunda olduğu gibi, bu bienal de sabit bir sergi mekânı yerine, şehrin dinamik ve değişken yapısına uyum sağlayan farklı mekânları kullanmayı tercih ediyor. Bu yaklaşım, İstanbul’un kendine özgü tarihî ve kültürel dokusunu sergi alanlarına entegre ederek, şehri ve sokaklarını canlı bir sergi ortamına dönüştürüyor. 2007 yılından beri süregelen bu mekân kullanım biçimi, her yeni bienalde şehirle olan bağın güçlenmesine ve ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunmasına olanak tanıyor.
Sezonun ilk ayağı 20 Eylül’de başlayacak olan bu üç yıllık sergi, Koç Holding’in 2007’den beri devam eden sponsorluk desteğiyle gerçekleştiriliyor. Mekânların çok sayıda ve yakın konumda olması, ziyaretçilere şehirde dolaşırken farklı adresleri keşfetme ve çeşitli eserlerle karşılaşma fırsatı sunuyor. Böylelikle, yürüyerek rahatça gezilebilecek bu rota, ziyaretçilere karmaşık planlar yapmadan, ara verip dinlenerek sergiyi deneyimleme imkânı tanıyor. Bu yöntem, İstanbul’un sokaklarını ve kamusal alanlarını sanatın ve serginin bir parçası haline getiriyor, şehri yaşayan bir açık hava müzesi gibi kılıyor.
‘ÜÇ AYAKLI KEDİ’ ROTALARI BEYOĞLU ve KARAKÖY’DE ŞEKİLLENİYOR
Bienalin ana rotası, Beyoğlu ve Karaköy semtlerindeki çeşitli mekânları kapsıyor ve her biri, İstanbul’un tarihi ve kültürel çeşitliliğine ışık tutuyor. Bu rota, şehrin geçmişten günümüze uzanan hikâyelerini anlatırken, ziyaretçilere zengin ve katmanlı bir deneyim sunuyor.
- Galata Rum Okulu: Çokkültürlü geçmişin ve eğitim mirasının simgesi olan bu yapı, sanatın yeni yüzleriyle yeniden hayat buluyor.
- Zihni Han: Karaköy’deki tarihi Han, kısa süre önce yenilenerek ilk defa ziyaretçilere açılıyor ve sanatla buluşma noktası haline geliyor.
- Muradiye Han: Osmanlı döneminden kalma bu mekân, tarih ve modernitenin iç içe geçtiği bir atmosfer sunuyor.
- Galeri 77: Muradiye Han’ın tam karşısında yer alan bu galeri, çağdaş sanatın önemli örneklerine ev sahipliği yapacak.
- Külah Fabrikası: Geçmişte şekerleme ve dondurma külahı üretimi yapılan bu fabrika, şimdi ise sanatın üretim alanına dönüşerek farklı deneyimlere kapı aralıyor.
İstanbul’un sokaklarını ve kamusal alanlarını kullanarak, ziyaretçiler sadece sergiyi değil, aynı zamanda şehrin kendisini keşfediyorlar. Bu yaklaşım, sanat ve kamusal yaşamın iç içe geçtiği, yaşayan bir açık hava müzesi deneyimi sunuyor.