İstanbul’un Harbiye Açık Hava Sahnesi’nde önceki akşam gerçekleşen Wardruna konseri, uzun bir aradan sonra dinleyicileriyle buluşan Nordik folk müziğinin görkemli bir temsilcisinin, gizemli ritüelleri ve mistik sesleriyle büyüledi. Yağmurlu bir akşamın ardından sahneye çıkan grup, “Mersin Balığı Dolunayı”nın gölgesinde yaklaşık bir buçuk saat boyunca dinleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşattı. Özellikle sahnede insanlardan çok, sanki bu dünyaya ait olmayan sesler eşlik etti ve dinleyiciler kadim bir şaman ayinine tanıklık edercesine Harbiye’yi doldurdu.
İSKANDİNAV BİLGELİĞİ Wardruna, 2003 yılında Einar Selvik tarafından kuruldu ve Kristian Eivind Espedal ile Lindy Fay Hella ile birlikte sahne aldı. Grup, İskandinav bilgeliğini ve maneviyatını keşfetmeyi amaç edinmiş; müzikalde İskandinav halk müziği ile diğer yerli kültürlerden gelen unsurları harmanlayan bir dil benimsedi. Enstrüman olarak geyik derisi çerçeveli davullardan flütlere, kravik liri, tagelharpa, ağız kopuzu ve lur gibi geleneksel öğelerin yanı sıra ağaçlar, kayalar, su ve meşaleler gibi doğal ses kaynaklarını da kullanıyorlar.
“ŞARKI SÖYLEYİN, BU BİR İLAÇ” Wardruna, konser boyunca seyirciyle iletişime geçmeden, kendi iç dünyasında bir rüzgâr estirdi. Konserin sonunda Einar Selvik, İstanbul’da yeniden buluşmanın etkileyiciliğini vurguladı. Küçük bir espriyle Harbiye’yi kahkahalara boğan Selvik, “Bu gece sizin için son bir şarkı çalacağız. Ve bu Britney Spears hakkında bir şarkı” diyerek ortamı hafifletti. Ardından şunları paylaştı: “Bu son şarkı, Wardruna’nın bizim için ne anlama geldiğinin özüdür. Zaman yolculuğu ya da Viking olma çabası değildir. Bu, kadim ve zamansız bir şeyi alıp yeniden yaratmaktır; çünkü doğa bize benzeri ile bağ kurmamızı hatırlatır. Kimin nereli olduğunun önemi yok; hepimiz birbirimize bağlıyız.”
Selvik, kültürlerinin zengin olduğunu ancak günümüzde çoğunun yitmekte olduğunu belirtti ve mevcut kuşaklara aktarmanın önemine değindi. “Elimizde şarkılar var, ama çoğu kuşakla birlikte ölürse daha çok kaybedeceğiz. Çocuklarımızla, okullarda şarkı söylemeyi sürdürmeliyiz. Lütfen birlikte söyleyin; bu bir ilaçtır.” sözleriyle Helvegen’i anlatırken, ölüm, hatırlama ve geçiş temalarını işleyen bir şarkının doğuşunu vurguladı: “Helvegen bu düşünceden doğdu.” “Öldüğümüzde kim bize şarkı söyleyecek?” sorusu üzerinden ilerleyen konuşması, eski şarkıların tükenişinden yeni melodiler yaratmaya yönelim gerekliliğini hatırlattı. Şarkının amacı, geçişle birlikte anıları onurlandırmak ve kaybettiğimizleri hatırlamaktı: ölümü, şarkı söylemeyi ve bu süreçte birlikteliği cesurlukla anlatan bir son olarak durdu.