Bu yıl o kadar çok güzel film izledik ki Venedik’te, 2025 seçkileri olağanüstü bir düzeye ulaşarak beklenmedik bir zirve oluşturdu. En serinkanlı eleştirmenler bile bu dönemin sinemasal zenginliğini kabul ediyorlar. Böyle yoğun bir yaklaşım içinde, farklı boyutlarıyla heyecan uyandıran ve derin anlamlar içeren konularla gündemin en karanlık, en acil sorunlarına dokunan özgün filmler arasında ödül listesi oluşturmanın zorluğundan söz etmekteydik ki, son gelen bir yapıt bu yarışın temposunu bir anda değiştirdi.
Macar sinemasının özgün adı olan kadın yönetmen İldikó Enyedi (1955), “Sessiz Dost” adlı filminde, beklenmedik bir şiirsellik ve yumuşak bir sinema diliyle, son derece ciddi bilimsel ve felsefi konulara da el atmış. İzleyiciyi herkesi, kendi türünden gözlerle bakmaya çağırıyor; duyamadığımız seslere kulak vermeye yönlendiriyor.
ULU BİR AĞAÇ sözüyle başlanılan anlatıda, çoğumuzun tanımadığı adına rağmen Gingko ağacını, yaman bir gözlemci olarak betimliyor. Kışın yapraklarını döken bu mabet ağacı, yaklaşık 120 yıldır bir üniversitenin bahçesinde büyüyüp, geçip giden insanları dikkatle izliyor. Onun kayıtları, beynimizin nöron devinimlerini andıran dinamikleri ve doğanın iç ahengini anlatarak, izleyiciye sessiz bir sohbet sunuyor.
MİZANSEN USTALIĞI ile Enyedi, sessizliğin ve erotizmin zarif dengesiyle dikkat çekiyor. Tek bir sevişme sahnesi bile çekmeden, filmin her karesinde cinselliği hissettirmeyi amaçlayan ve bu dengeyi mizansen ustalığı ile başarıyla kuran bir yaklaşım beni hayran bıraktı. Ağaçların nefes alıp verişine yaklaşırken, insanların ve doğanın arasındaki uyumu keşfetmemiz için bir davetiye sunuyorlar.
DİPNOT GEREKSİZ! Altın Aslan’ın bacaklarını koparıp dört filmi birden ödüllendirmek isteyenleri düşünürken, alfabetik sırayla kare aslarım şu anlama geliyor: Kaouther Ben Hania, İldikó Enyedi, Yorgos Lanthimos ve François Ozon. Ancak unutulmasından üzüntü duyacağımız diğer yönetmenler de en azından farklı bir kareyi oluşturuyor: Olivier Assayas, Park Chan-wook, Jim Jarmush ve Paolo Sorrentino. Jokerler de cabası…