Özkan Çelik’in yönettiği Perde, Beyaz yakalı Samet’in evinde geçen tek mekânlı bir gerilimli hikâye sunuyor. Samet, iş yerinde terfi kutlaması yapan sıradan bir akşamın ortasında, bahçedeki kedilere mama verirken başlayan olayların ikiyüzlülük ve çıkar odaklı davranışlarla nasıl şekilleneceğini görüyoruz. Masanın etrafında dönen sohbetler, Türkiye’nin güncel sorunlarını ve sınıf çatışmasını sahneye taşıyarak, postmodern bireyci tutumun yüzleşmesini aktarıyor.
36. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde “en iyi senaryo”, “en iyi kadın oyuncu” (Tülin Özen) ve “en iyi yardımcı kadın/erkek oyuncu” ödüllerine uzanan film, Ankara Film Festivali’nde de pek çok kez izleyiciyle buluşmayı bekliyor. Perde’nin yaratım süreci pandemi dönemindeki zorlukları aşarak dört yıl gibi bir süreye yayıldı; senaryo ve oyunculuk odaklı bir üretim süreciyle hayata geçti.
Tek mekânlı anlatının çıkış noktası ile ilgili sohbetimizde, projenin temelleri ev ve iç mekân etrafında şekillendi. İlk kez Cem Zeynel Kılıç ile konuşulmaya başlanan konu, kısa sürede ortak bir yazım sürecine dönüştü ve proje, her gün çevrimiçi olarak süren yoğun bir çalışma ile ilerledi.
Filmin tek mekân tercihi pandemiden doğdu; sektördeki durgunluk döneminde, kapalı ve küçük ölçekli bir yapıyı tercih etmek, senaryonun odak noktasına uygun bulundu. Böylece yemek masası, gecenin tek mekânı olarak belirlenirken, olaylar bu sınırlı alan üzerinden gelişti.
ÇIKAR SÖZ KONUSU OLUNCA… yemek masasında konuşulan ikiyüzlülük sahnesi Türkiye’nin çeşitli fikirlerini ve toplumsal dinamiklerini yansıtıyor. Karakterler, günlük yaşamdan, siyasi atmosferden ve komşuluk ilişkilerinden beslenerek, sınıf farkları ve çıkar ilişkileriyle şekillenen bir tabloyu ortaya koyuyor. Bu doğrultuda, tek mekânda bile geniş bir anlatı kurmak mümkün hale geldi.
Oyuncu kadrosunun seçimi ise hikâyenin önce fikri aşamasında Cem Zeynel Kılıç’ı belirlemeyi gerektirdi. Ancak senaryo tamamlandıktan sonra diğer karakterler için de titiz bir arayış sürdürülerek, mümkün olan en çeşitli oyunculuk paleti oluşturuldu. Masadaki Türkiye’nin çok yönlü temsilinin hedeflendiği bu süreçte, karakterler üzerinden hikâyenin tonunu belirleyen bir oyunculuk yaklaşımı benimsendi.












