Şanlıurfa bölgesinde gerçekleştirilen Taş Tepeler Projesi çerçevesinde, Karahantepe ve çevre yerleşimlerinde elde edilen buluntular neolitik dönemin dinamiklerini daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Proje ekibi, Göbeklitepe’nin ötesinde Harran Ovası’nın doğusunda Sefertepe, Karahantepe ve Harbetsuvan ile kuzeyde Göbeklitepe arasındaki sınırları kapsayan çalışmaların, bu alanların bir araya gelince bölgedeki erken yerleşimlerin çeşitliliğini ve sürekliliğini aydınlattığını belirtiyor. Bulunan tarihler, ilk yerleşimlerin MÖ 9600’lerde başladığını ve yaklaşık 1500 yıl süreyle kullanıldığını gösteriyor. Başlangıçta avcı-toplayıcı yaşamını sürdüren topluluklar, zamanla hayvanları evcilleştirme ve tarımı benimseme yönünde köklü bir dönüşüm geçirmişlerdir. Bu süreç, sadece bir dönüşümü değil, sonraki dönemlerin ve Endüstri Devrimi’ne kadar uzanan uzun bir zaman diliminin öncüsü konumundadır.
T biçimli heykellerin yaygınlığı Taş Tepeler Projesi, Göbeklitepe’de de bilinen T biçimli dikilitaşların yalnızca bu bölgeye özgü olmadığını, bölgenin geniş ölçeğinde benimsenen bir ifade biçimi olarak ortaya koyuyor. Göbeklitepe’den sınırlı bilgiler elde edilebilse de Sefertepe ve Sayburç gibi yerleşimlerden elde edilen veriler, bu heykel ve anıtsal yapıların daha yaygın olduğunu gösteriyor. Çakmaktepe ve Mendik yerleşimleri, yerleşik toplulukların bölgedeki ilk örneklerini temsil ederken Gürcütepe’de tarıma geçişin izleri ve eril simgelerin kadın heykelciklerine dönüşümünün son aşamaları görülüyor. Şanlıurfa Müzesi koleksiyonunda yer alan neolitik döneme ait eserler için Türkçe-İngilizce ve İspanyolca iki katalog ile Neolithic in Türkiye isimli bir eser yayımlandı. Geçen yıl Dünya Neolitik Kongresi’nde ve Şangay Arkeoloji Forumu’nda projenin dikkat çekmesi, uluslararası arenada da tanınırlığını artırmıştır.
Sergi deneyiminden öne çıkan buluntular 2025 yılı içinde bulunan 29 eserin ilk kez kamuoyuna sunulduğu Taş Tepeler Projesi’nin beşinci yıl bilgilendirme toplantısında sergide öne çıkan örnekler değerlendirildi. Serginin dikkat çekici parçaları arasında Göbeklitepe’deki bir duvarın iç kısmına adak olarak yerleştirildiği düşünülen bir heykel ile Sayburç’taki kaburgaları belirgin biçimde öne çıkan ve dikiş izleri bulunan bir başka heykel bulunuyor. Karahantepe’de 2.45 metre yüksekliğe sahip olan yabancı bir örneğe karşılık olarak, ziyarete açık olan tutulan bir genç figürü de sergide öne çıktı. Ayrıca oturur pozisyonda olan, göğsünde kaburgaları ve saklamış olduğu bilgiyi barındıran bir heykelin kırılarak yapının zeminine bırakılması, sıvıya ilişkin ritüellerin bu arkeolojik bağlamda nasıl işlediğini düşündürüyor. Sergide ayrıca geniş bir mimari oluşumun izleri var; yarım ay biçimli, üç basamaklı sekilerden oluşan bir yapı, dikilitaşlarla çevrili olarak sunulmuş ve yapının yanında, mekânın içine doğru uzanan bir kanalın varlığı bu ritüellerin fiziki mekanda nasıl gerçekleştirildiğini gösteriyor. Bu yapı, simetrik yerleştirilmiş taşlar ve geniş yassı taşlardan oluşan platformlarla birlikte, insanların toplu olarak bir araya geldiği mekânlar yaratıyor.
Taş Tepeler’in sanatsal ve teknolojik düzeyi sergide yalnızca heykeller değil, boncuklar, kireçtaşından yapılmış hayvan heykelleri, taş çubuklar, bezemeli kapı taşı ve taş kaplar gibi çok sayıda buluntu ile de çarpıcı biçimde temsil ediliyor. Ekip, bölgedeki sanatsal becerilerin ulaştığı yüksek seviyeyi bu buluntularla net bir şekilde ortaya koyuyor ve neolitik dönemin estetik ve teknolojik kodlarını gün yüzüne çıkarıyor. Bu bulgular, bölgenin erken tarım toplumlarına dönüşüm sürecinin sadece tarımsal bir dönüşüm olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve ritüel yaşamın da derinleştiğini gösteriyor.













