Vera Rubin, astronomiye olan tutkusunu 10 yaşındayken Washington DC’deki evinin penceresinden yıldızları izleyerek keşfetti. Babasının desteği ve amatör astronom toplantılarına katılımı ile bu ilgiyi kariyerine dönüştürdü. Vassar Koleji’nden mezun olduktan sonra, kadınların bilim dünyasındaki zorluklarına rağmen, Rubin kendi yolunu açmayı başardı. Princeton Üniversitesi’nin kadınları kabul etmediği dönemde, yüksek lisansını Cornell Üniversitesi’nde tamamladı ve doktorasını Georgetown Üniversitesi’nde yaptı.
Palomar Gözlemevi’nde İlk Kadın
Rubin, Palomar Gözlemevi’nde çalışmalar yapma imkanı bulan ilk kadın oldu. Burada, gelişmiş bir spektrometre kullanarak, sarmal galaksiler üzerine devrim niteliğinde çalışmalar gerçekleştirdi. İşbirliği yaptığı Kent Ford ile birlikte, galaksilerin dış bölgelerindeki yıldızların, merkezdeki yıldızlar kadar hızlı döndüğünü keşfetti. Bu, galakside görünmeyen bir kütle çekim kaynağının varlığını gösteriyordu ve karanlık madde teorisinin gelişimine önemli bir katkı sağladı.
Karanlık Madde Teorisi
Rubin’in çalışmaları, evrenin anlaşılmasında devrim yarattı. Karanlık maddenin varlığı, galaksi dönüş problemini açıklayan ve evrenin yapısını anlamamıza yardımcı olan bir teoriye dönüştü. Rubin, Modifiye Edilmiş Newton Dinamikleri (MOND) teorisine de ilgi gösterse de, karanlık madde teorisi, bilim dünyasında kabul gören ve evrenin büyük ölçüde anlaşılmasını sağlayan bir yaklaşım oldu.
Rubin’in karanlık madde üzerine yaptığı çalışmalar, bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. Karanlık maddeyi doğrudan ve dolaylı yollarla gözlemlemek için dünya çapında birçok araştırma yapılmaktadır. Rubin, bu alanda öncü bir figür olarak, kadınların bilimdeki rollerini güçlendirdi ve evrenin gizemlerini çözmede kritik bir rol oynadı.