Son yıllarda UFO’lara olan ilgi yeniden canlanırken, ABD hükümetinin bu alandaki tutumu ve geçmişteki stratejik hamleleri de gün yüzüne çıkmaya başladı. Geçtiğimiz hafta Wall Street Journal’da yayımlanan iki bölümlük detaylı araştırma, Pentagon’un UFO söylentilerini sadece göz ardı etmediğini, aynı zamanda bilinçli olarak bu hikayeleri desteklemiş olabileceğine dair çarpıcı iddialar içeriyor.
Haberin ortaya çıkardığı bilgilere göre, Savunma Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren bazı üst düzey yetkililer, UFO hikayelerini bir dikkat dağıtıcı araç olarak kullanma stratejisi izledi. Bu iddialara göre amaç, gizli askeri projeleri ve gelişmiş silah sistemlerini gizlemek, kamuoyunun ve hatta askeri personelin dikkatini başka yöne çekmekti. Bu stratejik hamleler, Pentagon’un “All-domain Anomaly Resolution Office” (AARO) isimli özel birimi tarafından yürütülen ve gizlilikle sürdürülen iç soruşturmanın sonuçlarına dayanıyor. Soruşturmanın başındaki isim, bu yıl görevinden ayrılan AARO Başkanı Sean Kirkpatrick. Kirkpatrick, gazeteye verdiği detaylı röportajda, hükümetin geçmişte uzaylılara ait olduğu iddia edilen sahte belgeleri ve hikâyeleri stratejik olarak kullanmayı tercih ettiğini ve bu hamlelerin hem halkı hem de zaman zaman askeri personeli yanlış yönlendirmek amacıyla yapıldığını belirtiyor.
Aslında bu tür iddialar, uzun süredir çeşitli araştırmacılar tarafından dile getiriliyordu. Yıllardır UFO söylentilerinin, ABD’nin gizli operasyonlarını ve teknolojik gelişmelerini gizlemek için bir araç olduğu düşünülüyordu. Ancak yeni ortaya çıkan belgeler ve tanıklıklar, konunun ne kadar karmaşık ve çok katmanlı olduğunu gözler önüne seriyor. Elimizde pek çok kanıt ve olay mevcut ve bunlar, UFO konusunun ne kadar derin ve gizemli olduğunu gösteriyor. Öne çıkan olaylardan biri, 1967 yılında Montana’daki bir nükleer füze üssünde yaşanmış olay. O zaman görev yapan Hava Kuvvetleri subayı Robert Salas, üssün üzerinde beliren kırmızı-turuncu, oval şekilli bir cismi gözlemlediğini, ardından da tüm füzelerin aniden devre dışı kaldığını anlatıyor. Bu olay, uzun süre uzaylı müdahalesiyle açıklanırken, Kirkpatrick’in ekibi olayın çok daha farklı ve bilimsel açıklamalarını sunuyor. O yıllarda elektromanyetik dalgaların nükleer sistemlere etkisini araştıran deneyler sırasında, gökyüzünde görülen parlak ışıkların ve anormal olayların bu testlerle bağlantılı olabileceği iddia ediliyor.
Bir diğer dikkat çekici örnek ise, hava kuvvetleri personeline yıllar boyunca sahte UFO fotoğraflarının ve görüntülerinin gösterilmesi. “Yankee Blue” adlı gizli bir proje kapsamında, yeni personellere uzaylı teknolojisinin incelendiği ve bu konuda bilgi verildiği ortaya çıktı. Bu hikayelerin tamamı zamanla kurgu olsa da, projenin ve uygulamaların 2023 yılına kadar devam ettiği ileri sürülüyor. Bu tarz olaylar, devletin resmi açıklamalarıyla halk arasındaki güveni ciddi biçimde sarsıyor. Artık birçok kişi, UFO ile ilgili anlatıların ne kadarının gerçek, ne kadarının kurgu olduğunu sorguluyor.
Belki de en önemli ve düşündürücü soru şu: Bu hikayelerin merkezinde gerçekten bilinmeyen, sırlarla dolu bir dünya mi var, yoksa yıllardır sürdürülen ve kamufle edilen gizli operasyonların bir parçası mı? Bu sorunun cevabı, hem ülke güvenliği hem de uzay ve teknoloji alanındaki gizemlerin çözümünde anahtar olabilir.