Adam Elliot ve Animasyon Dünyası
Animasyoncu Adam Elliot, “Senaryolarım genelde düş kırıklığı, hüsran ve sıkıntı anlarımda doğuyor. Babam öldükten sonra bana üç hangar dolusu önemsiz eşya, ıvır zıvır bıraktı. Bunları seçerken ve ayırırken, hayır kurumlarına verirken çok zorlandım. Ancak bu sıkıntı yerini hayranlığa bıraktı. Neden insanlar evlerini gereksiz şeylerle doldururlar? Saplantılı stokçu nasıl olunur?” sorularıyla birlikte babası, filmimin odağı oluverdi.” diyerek animasyon dünyasına olan ilgisini ve kişisel deneyimlerini ifade ediyor. Elliot, ilk kısa metrajı Harvie Krumpet ile (2004) Oscar ödülü kazanmış, ardından ilk uzun metrajı Mary ve Max (2009) ve Ernie Biscuit ile (2015) Annecy Uluslararası Animasyon Festivali’nde en iyi film ödülünü almıştır. Ona göre, boyutlu ve hacimli animasyon, elle tutulan, elle yaratılan gerçek bir sanattır; dijital kameralarla geleneksel tekniklerin kullanıldığı “stop motion” tekniği ise zamansız bir sanat formudur.
Kafesten Kurtuluş
Adam Elliot’un Bir Salyangozun Anıları adlı eserinde, ana karakter Grace, dışlanmış ve marjinal bir kimlik olarak karşımıza çıkar. Seksenlik arkadaşı Pinky‘den sonra yalnız kalan Grace, bahçeye salıverdiği salyangozu Sylvia‘ya mutsuz yaşam öyküsünü anlatmaya başlar. Genç kızın annesi, ikiz kardeşi Gilbert‘ı doğururken hayatını kaybetmiş, babası ise alkol bağımlısı bir Fransız sokak sanatçısıdır ve sonrasında felç olmuştur. Okulda, yırtık dudağından dolayı zorbalığa uğrayan Grace, annesinin gözde yazarı Sylvia Plath’ın adını salyangozuna vermiştir. Evsizleri seven, annelerinin mücevher kutusuyla neşelenen Grace ve Gilbert’ın hayatı, babalarının ölümüyle altüst olur ve farklı koruyucu ailelere verilmek zorunda kalırlar.
Canberra’da Pinky, seksenlik, enerji dolu ve iyimser bir arkadaş olarak Grace’in ilk gerçek dostu olur. Hayatının pek çok yönüne tanıklık etmiş, Fidel Castro ile masa tenisi oynayıp Küba purosu içmiş olan Pinky’nin mizah anlayışı, Grace’i yaşama bağlar. “Hayat ancak geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşamalıyız.” diyen Pinky sayesinde Grace, kendisini kapattığı kafesinden kurtulmayı başarır.
Trajikomik Yazgılar
Melankoli ve kara mizah dolu animasyonunda Adam Elliot, trajik yazgılara, marjinallere ve farklı karakterlere özel bir ilgi duyar. Yönetmen, annesinin ördüğü salyangoz antenli şapkasıyla Grace’in travmasını, yalnızlığını, çaresizliğini, sevgi yoksunluğunu ve karamsarlığını özgün bir anlatımla betimler. Hastalık, ölüm, matem, yalnızlığın yıkımları ve insanların ikiyüzlülüğü gibi temalara değinirken, cinsel bağımlılıkları da gözler önüne serer. Elliot’ın anti kahramanları genellikle yalnız ve uyumsuzdur. Kurallara uymayan, toplumun değerlerine aldırış etmeyen neşeli Pinky, Grace’in kabuğundan çıkmasına yardımcı olur.
Karakterlerine sevgi ve merhametle yaklaşan sinemacı, onları harekete geçirir ve aydınlığa, ışığa doğru yönlendirir. Doğacı ve ele avuca sığmayan Pinky, filmin anlatımına tazelik ve bolluk katar. Görsellik ve içerik açısından oldukça etkileyici olan film, kilden yapılmış karakterler ve aksesuarlarla zenginleştirilmiştir. Geri geri gidemeyen salyangozların başrolde olduğu bu film, varoluşumuzu derinden etkileyen korkular, travmalar ve kayıplar üst üste gelse de hep ileriye doğru gitmemiz ve hareket etmemiz gerektiğini vurgular. En kötü kafesler, kendimizin inşa ettikleridir.