Armoni Mızıkası ve Müzik Eğitimi
Albay Levent Türkel’in komutanı ve şefi olduğu, ikinci şef Fatih Erdoğdu’nun da eserler yönettiği konserde, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Armoni Mızıkası, Dr. Mete Gökçe’nin çalıştırdığı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı Korosu ile birlikte sahne aldı. Bayram tatilinin dokuz güne çıkarılmasıyla duyurusu ve provaları aksamış olsa da, dinleyicinin ilgisini çekmeyi başaran bu etkinlikte, Erdoğdu yönetiminde ilk bölümde Armoni Mızıkası’nın izleyicilerle müzikal bir tanışıklığı sağlandı. Ayrıca, kendi tarihinden Zati Arca’nın eserine de yer verildi.
Etkinlikte, ülkenin genelinde salonların akustik sorunları öne çıktı ve solist için mikrofon kullanımı zorunlu hale geldi. Soprano Gökçe Nur Semerci’nin seslendirdiği repertuvara hâkim olduğu anlaşıldı ve duru insan sesi, ses düzeni aracılığıyla dinleyiciye rahatlıkla ulaştı. Türkel yönetimindeki ikinci bölümde ise koro ile birlikte Jean Sibelius’un “Finlandiya” eseri oldukça enerjik bir şekilde icra edildi. Armoni Mızıkası’nın bireysel anlamda kendini geliştirmeye özen gösteren müzisyenleri ile korodaki gençlerin heves ve çalışkanlığı, iyi bir frekansta buluşmalarına vesile oldu.
Dönüm Noktası: Askeri Müzik Kültürü
199 yıl önce II. Mahmut, mehteri ortadan kaldırarak askeri müziğin Avrupa’daki gelişmiş halini ülkemize ithal etti. Seçkin üyeleriyle Musika-i Hümayûn, yıllar içinde bazen ihmal edildi, bazen de gelişti. 1932’ye kadar tek çatı altında varlık gösteren bu müzikal yapı, sonrasında Senfoni Orkestrası (CSO) ile birlikte İncesaz Milli Eğitim Bakanlığı’na, Armoni Mızıkası ise MSB’ye bağlandı. Veli Kanık ve ardından İhsan Künçer’in yönetiminde, 1960’a kadar radyoyla halk konserlerinde olağanüstü eserler icra eden Armoni Mızıkası’na, tüm kuvvetlerden personel katıldı. 1963’te Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) bünyesine alınarak niteliği değişti ve KKK Bandosu olarak algılandı.
Neyse ki, geçen yıl, 116 yıl sonra bir askeri müzisyen generalliğe terfi etti ve birkaç yıl önce MSB’ye bağlanmış olan Armoni Mızıkası da o makamın uhdesine alındı. Üniversitelerle işbirliği içerisinde eğitim konserlerine önem veren bu kurum, bu vesileyle Anadolu’yla kucaklaşma fırsatı buldu. Ancak, okul kaynağının iki yıllık süreye indirilmesi, askeri müzik alanındaki mevcut mensuplarına daha fazla özen gösterilmesini ve mutlaka lise düzeyinde kaynak oluşturulmasını gerektiriyor. Nota okumakta zorluk çeken ve belirli eserleri çalamayacak kadar düşük mezunların bu kurumlara katılması, yakın bir ihtimal olarak görünmektedir.
Müzik Eğitimi ve Nitelik Sorunları
Müzik, özellikle de çalgı eğitimi ve birlikte orkestrada çalmak, zannedildiği kadar kolay değildir! Hele ki 200. yaşını kutlamaya sayılı günler kalan Armoni Mızıkası’na gireceklerin niteliğinin çok daha iyi olması gerekmektedir. Dünya üzerinde bu denli eski ve değerli bir müzik kurumuna sahip olup da, cümle âleme duyurmayı başaramayan bir ülke yoktur. Bu armoni orkestrasının öncelikle tarihte geçen asıl adına kavuşması, ardından ulusal ve uluslararası anlamda geçmişteki gurur kaynağı günlerini yaşayacağı eserler ve anlamlı konserlerle ilerlemesi gerekmektedir.
Kurumun müzisyen bir paşaya bağlı olma avantajıyla yeniden başlayacağı çok iş bulunmaktadır ve bu süreçte zorlanmayacağı, gerekli takviye ve imkanlarla yeniden “ülkenin Armoni Mızıkası” olacağı şüphe götürmemektedir. Zira Armoni Mızıkası, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “bandosu” değil; aynı zamanda Atatürk’ün “benim okulum” dediği Musiki Muallim Mektebi’nin kurucuları olan mensuplarıyla Türkiye’nin en köklü ve en önemli sanat, müzik ve askeri kurumlarından biridir.