Arter’de açılan son iki sergi, tüm katlarda birbirinden farklı vizyonları bir araya getiriyor. Hera Büyüktaşçıyan’ın Hayalet Kuartet’i ile birlikte görülebilen Hah! adlı grup sergisi, 27 Kasım’dan itibaren ziyaretçilere kapısını açtı. Bu iki ana sergiye ek olarak basın açıklamalarında yer alan notlar, 11 Ocak 2026’ya kadar Basınç Altında Suyun Üstünde adlı grup sergisi, 12 Nisan 2026’ya kadar Nilbar Güreş’in Kadife Bakış sergisi ve 8 Mart 2026’ya kadar sürmesi planlanan Biraz Daha Zamana İhtiyacım Var adlı grup sergisinin de görülebilir olduğuna işaret ediyorlar.

Basın önizlemesinde asansörle 4. kata çıkıp Arter’in yeni sergisi Hah!’ı gezmeye başladım. Delfin Öğütoğulları’nın küratörlüğünde düzenlenen bu sergi, Arter Koleksiyonu ile dış koleksiyonlardan güncel video yapıtlarını bir araya getiriyor. Öğütoğulları’nın ilk küratörlük deneyimi olan bu proje, ironi ve hicvi eserlerin ana damarı halinde hissediliyor; güç yapılarının ve otorite biçimlerinin test edildiği bir alan sunuyor.

Video eserler üzerinden yürüyen eleştirel bir yolculukta, sanatçılar ekonomik ve kurumsal iktidar yapıları karşısında verdikleri mücadeleyi ve toplumsal normların sınırlarını sorguluyorlar. Selin Davasse’nin bilindik sanat müziği temalarını kullanarak çalışanların sömürüsüne dair ifadeler taşıyan çalışması, izleyenleri akış içinde düşünmeye sevk ediyor. Ekranlar, her adımda karşımıza çıkan bir labirent gibi: bazı yüzler konuşuyor, bazıları sadece yazılarla anlatıyor; bazıları insan haklarına dair sözler savuruyor, bazıları ise sessizliğin gücüyle mesaj veriyor.
Bu sergide yer alan isimler arasında Özgür Atlagan, Pauline Boudry ve Renate Lorenz, Anetta Mona Chişa ve Lucia Tkáčová, Selin Davasse, Burak Delier, Braco Dimitrijevic, Cem Örgen, Serra Tansel, Berkay Tuncay, Sinan Tuncay ve Kubilay Mert Ural bulunuyor. Galeri 4ten aşağı inerken, dördüncü katın altındaki merdivenler üzerinden yürümek, özellikle Huzursuz Balkon adlı eser için doğru açıları sunuyor; bu kinetik yerleştirme balkonu bir araç olarak kullanarak geçmişin yankılarını bugüne taşıyor. Zaman ve mekân arasındaki bu gerilimi kuran yapı, İstanbul’un Tarihi semtlerinden ilhamla şekillenmiş olan Neoklasik balkon motiflerini de hatırlatıyor.
Kaybın Ardından Süren Varlık kavramı, Büyüktaşçıyan’ın Hah! sergisinde de ön planda. Bu bağlamda, “hayalet uzuv” kavramına göndermeyle eserin fiziksel ve bilişsel sınırlarını zenginleştiren bir deneyim sunuluyor. Hayalet Kuartet olarak adlandırılan bu dört bölüm- Nekropol, Avlu, Cadde ve Bakış- duygusal ve fiziksel sınırları zorlayarak, ateş, hava, su ve toprak öğelerinin farklı biçimlerde sızmasına imkan tanıyor. Geçmiş ile bugün ve gelecek arasındaki dört zaman dilimi, nesne, form, yüzey, ses ve renk gibi unsurlarda saklı olan hayaletleri görünür kılıyor.













