Aşağıseyit Höyük’te yıllardır süren kazı çalışmaları, İzmir Demokrasi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erim Konakçı başkanlığında devam ediyor. Bu yılki çalışmalar, Helenistik döneme ait yanmış bir konut ile onun ardından gelen kale surlarına dair kanıtları ortaya koydu.
Çalışmaların bulguları, bölgede Geç Kalkolitik ile Roma dönemleri arasında bir yerleşimin varlığını işaret ediyor. Elde edilen veriler, Höyük’te yaklaşık sekiz ayrı döneme ait yerleşim katmanını gösteriyor ve bu süreçte günlük yaşamın izleri net biçimde belirginleşiyor.
Yıl boyunca iki ana alana odaklandı: biri Helenistik sur duvarları, diğeri erken Tunç Çağı’na tarihlenen yapı katları. Surların yaklaşık yarısının detaylı olarak incelendiğini belirten Konakçı, bu yapının milattan önce 280 yılında inşa edildiğini işaret etti. Erken Tunç Çağı yapılarında ise dört ayrı mimari evre gözlemlendi ve bu evreler içinde günlük yaşama dair çok sayıda veri elde edildi. Evlerde buğday ve üzüm çekirdekleri ile incir izleri bulundu; dokumacılığa dair izler ve ev içerisine yerleştirilmiş çömleklerde bebek gömülerine rastlandı.
Çal yöresi günümüzde bağlarıyla öne çıkıyor ve bulgular bölgenin yaklaşık 4500 yıl öncesine uzanan üzüm üretimi geçmişini destekliyor.
2300 YILLIK KALE Bu kalenin üzerinde daha sonra yerleşim kurulmadığı için yüzeydeki tüm veriler korunmuş durumda ve kazı ekipleri, bu kaleyi ve çevresindeki bulguları olduğu gibi açığa çıkarma imkanına sahipler. Konakçı, bu dönemin Galatlar ile Seleukoslar arasındaki askeri çatışmalarla ilişkilendirildiğini söylüyor. Özellikle Filler savaşından sonra Seleukoslular, ele geçirdikleri toprakları korumak amacıyla küçük gözetleme birimleri ve kaleler inşa etme eğilimine girdiler. Aşağıseyit Höyük’ün konumu, stratejik olarak son derece kritik bir noktada yer alıyor ve yalnızca tarımsal kullanım için değil aynı zamanda askeri açıdan da işlevsel olduğunun altını çiziyor.
Helenistik döneme ait kale kazılarının sınırlı sayıdaki örneklerden biri olduğuna dikkat çeken Konakçı, Aşağıseyit’te yürütülen bilimsel çalışmaların ve elde edilecek eserlerin bölgede önemli bir referans değeri taşıdığını ifade ediyor.