Bir kez daha raflarda yerini alan bu kitap, yalnızca bir şiir derlemesi değildir; Yeşilçam’a, İstanbul’un ıslak sokaklarına ve hafızamızın büyük aşklarına yazılan bir vefa mektubudur. Üstündağ’ın dizeleri, geçmişin ışığını bugüne taşıyarak eski sinema afişlerinin solgun ışığını, Beyoğlu’nun akşamını ve genç bir yıldızın ilk bakışındaki parıltıyı canlandırıyor.
Selma Güneri’ye ithaf edilen şiirler, bu özel bölümün merkezinde duruyor. Üstündağ, Güneri’yi sadece bir oyuncu olarak değil, dönemin duygusunu yansıtan bir simge olarak tasvir ediyor: “Düşler akıyor sarnıcından / Saçlarında yaz esintisi / Gözlerinde Vivaldi’nin o dingin hali… / Henüz on beş yaşında / Güneşi içmiş bir buğday tanesi…” Bu dizeler, kuşaklar arası sinemayla kurulan temiz ve içten bağı yeniden hatırlatıyor.
Selma Güneri, Yeşilçam’ın yıldızlarından biri olarak hafızalarda yer etmeye devam ederken, İstanbul’un zarafeti ve duruşuyla da bugüne uzanan bir figür olarak anılıyor. Üstündağ’ın şiiri bu belleği canlı tutuyor; Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan buluşmada iki kuşağın buluşması için bir köprü kuruyor: Selma Güneri ve Uğur Üstündağ kitabı birlikte imza atacaklar.
Bu eser için Üstündağ’ın amacı, unutulmaması gereken bir hatırayı canlı tutmak; Güneri içinse yıllar sonra hâlâ kalplerde olan bir sevginin kanıtı olarak öne çıkıyor. Yeşilçam’a karşı duyduğumuz vefa borcunu bir kez daha hatırlatan bu çalışma, 29 Ekim’de iki yüzün buluşacağı özel anla daha da anlam kazanıyor: şair ve ilham veren güzel kadın aynı masada bir araya geliyorlar.













