Bağırsak Mikrobiyomu ve Tuvalet Alışkanlıkları Arasındaki İlginç Bağlantı
Yeni bir araştırma, tuvalete çıkma sıklığınızın bağırsak mikrobiyomunuz ve olası kronik hastalık risklerinizle doğrudan ilişkili olabileceğini ortaya koydu. Cell Reports Medicine dergisinde yayınlanan bu çalışma, bağırsak sağlığı üzerine dikkate değer bulgular sunuyor.
Araştırmaya göre, lifleri sindirmekte etkili olan bağırsak bakterileri, günde bir veya iki kez tuvalete giden katılımcılarda daha fazla çeşitlilik ve başarı gösteriyor. Diğer yandan, ishal veya kabızlık çeken bireylerde, üst sindirim yolu ile ilgili veya protein fermentasyonu ile bağlantılı bakterilerin daha yaygın olduğu gözlemlenmiştir.
Ayrıca, araştırmacılar gençler, kadınlar ve daha düşük vücut kütle endeksine sahip bireyler arasında daha az bağırsak hareketi sıklığı bulmuşlardır. Bu durum, bağırsak sağlığını etkileyen çeşitli faktörlerin varlığını da göstermektedir.
Parkinson ve Böbrek Hastalıkları ile İlişki
Çalışmanın yazarları, Seattle’da 2015-2019 yılları arasında faaliyet gösteren bir tüketici sağlığı şirketi olan Arivale’in bilimsel refah programına katılan 1.400’den fazla sağlıklı yetişkinin sağlık ve yaşam tarzı verilerini inceledi. Katılımcıların yaklaşık %83’ü beyaz ırka mensuptu ve anketleri doldurmayı ve kan ile dışkı örneği vermeyi kabul etmişlerdi.
Katılımcıların bildirdiği bağırsak hareketi sıklığı, kabızlık (haftada bir veya iki kez), düşük-normal (haftada üç ile altı kez), yüksek-normal (günde bir ile üç kez) ve ishal olarak dört gruba ayrıldı. Çalışma, bağırsak hareketi sıklığı ile bazı kan metabolitleri ve kan plazması kimyasının da farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur.
- Örneğin, böbrek hasarına yol açtığı bilinen p-Cresol-sülfat ve indoksil sülfat gibi protein fermentasyonu yan ürünleri, kabızlık yaşayan katılımcılarda daha yüksek seviyelerde bulunmuştur.
- Ayrıca, iltihaplanma ile bağlantılı kimyasallar, ishal bildiren bireylerde daha fazla gözlemlenmiştir.
Yazarlar, bu bulguların bağırsak hareketi sıklığı, bağırsak mikrobiyal metabolizması ve organ hasarı arasında bir nedensel bağlantı olabileceğini öne sürmektedir. Ancak, daha fazla araştırma yapılmasının şart olduğunu da vurgulamaktadırlar. Aynı zamanda, bu bulgular nedeniyle kimsenin endişe duymaması gerektiğini belirterek, verilerin çoğunun doktorlar tarafından normal olarak değerlendirilen bireylerden elde edildiğini ifade etmişlerdir.