İnsan beyninin, çevreden gelen görsel veriyi pasifçe almak yerine, önceden tahmin ederek daha etkin bir şekilde işler hale geldiği yeni araştırmalarla ortaya konuyor. Bu keşif, algı süreçlerimizin yalnızca veri toplama değil, aynı zamanda sürekli olarak geleceği öngören dinamik ve aktif bir süreç olduğunu gösteriyor.
Genellikle, gözlerimizin bir kamera gibi hareket ettiği ve gördüğümüz görüntüleri doğrudan beynimize aktardığı inancı yaygındır. Ancak, son bilimsel çalışmalar bu düşüncenin ötesine geçerek, beynimizin sadece gelen veriyi almakla kalmayıp, aynı zamanda olayların ve nesnelerin olası sonraki hareketlerini tahmin etmek için de aktif olarak çalıştığını gösteriyor. Örneğin, bir kişinin elinin bir tencereye uzandığını gözlemlediğimizde, beynimiz bu hareketin bir sonraki adımını önceden kestiriyor ve bu tahminler genellikle doğru çıkıyor. Bu yetenek, beynin “eylem gözlem ağı” (AON) adı verilen ve başkalarının hareketlerini izlerken aktif olan özel bölgeleri tarafından yönetiliyor.
Cell Reports dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, bu ilginç fenomenin detaylarını inceleyerek, beynin görsel bilgiyi nasıl işlediğine dair yeni bir perspektif sunuyor. Çalışmada, gönüllülere hem doğal hem de rastgele seçilmiş günlük sahneler gösterilirken, beynin aktiviteleri detaylı şekilde kaydedildi.
Görmek yerine tahmin etmek, beynimizin daha verimli çalışmasını sağlıyor
Bu araştırmanın en çarpıcı sonucu şu oldu: Beyin, bir sahnenin bir sonraki adımını başarılı şekilde tahmin edebildiğinde, görsel alanını daha az kullanıyor ve daha az enerji harcıyor. Ancak, sahne karmaşık veya tahmin edilemez olduğunda, beynin bu tahmin yapma yeteneği sınanıyor ve diğer bölgelerdeki aktivitenin arttığı gözlemleniyor. Bu durum, beynin gözlem ve tahmin süreçlerinin karşılıklı etkileşim içinde olduğunu gösteriyor. Ayrıca, elde edilen veriler, motor ve hareket temelli hafıza ile görsel algı arasındaki yakın ilişkiye işaret ediyor. Yani, beynimiz, görsel bilgiyi doğrudan değil, hafızasındaki hareket ve eylem verilerini kullanarak görüyormuş gibi yapıyor. Bu da, insanların deneyim seviyesine göre çevreyi algılama ve anlamlandırma hızının değiştiğine işaret ediyor. Yüksek deneyime sahip kişiler, çevrelerindeki olayları daha hızlı ve doğru şekilde tahmin ederek, algı süreçlerini büyük ölçüde optimize edebiliyor.