BoTiyatro’nun Yeni Oyunu: “Burada Kendime Yer Bulamadım”
BoTiyatro’nun sahneye koyduğu, Ozan Elaltunterin ile Berfin Koç’un yazıp yönettiği ve oyuncu kadrosunda Zeynep Aytekin ile Muhammet Durmuş Yılmaz’ın yer aldığı “Burada Kendime Yer Bulamadım” adlı oyun, izleyicileri derin düşüncelere sevk ediyor. Bu eser, Mark Twain’in derin fikirlerine uğramadan edemeyeceğimiz bir yolculuk sunuyor.
TOPLUMSAL TEPKE 8 Aralık’ta İstanbul Ara Sahne’de prömiyerini yapan, tek perdelik ve bir saatlik bu oyun, 28 Aralık saat 20.30’da Asmalı Sahne’de yeniden sahne alacak. Oyun, bir gazetenin arşiv odasında geçiyor ve bu mekânın atmosferi, dekorun tasarımıyla etkileyici bir şekilde yansıtılıyor. İki masa, üç raf ve birkaç koltuk, arşiv odasının basıklığı ve karanlık havasıyla birleşerek seyirciyi içine çekiyor. Müzik kullanımı ise oldukça minimal, bu da oyunun yoğunluğunu artırıyor.
Elaltunterin, gerçeklerin peşinde koşan gazeteci Mert karakterine hayat verirken, Koç’un performansı ise aklı havada bir gazeteci olarak dikkat çekiyor. Postmodern yaşamın birey üzerindeki baskılarına ve bu baskıların bireyi içsel bir hesaplaşmaya sürüklemesine dair pek çok metin, sinema filmi ve tiyatro eseri gördük. Ancak bu oyun, bahsedilen içsel hesaplaşmayı bireyi ötelemeden, toplumsal tepki ile irdelemesiyle değer kazanıyor. Tüketim toplumu, sınıflar arasındaki uçurum, statü ve daha pek çok kavram, bu oyunda mizahi bir dille ele alınıyor ve izleyiciye yeniden düşünme fırsatı sunuluyor.
KATİLİN KABULÜ Peki, bu derin tartışmalar hangi unsurlar üzerinden yapılıyor? Gerçeklerin peşinde koşmaya adamış bir gazeteci, aklı havada olan bir astroloji meraklısı, torpille işe girmiş bir çalışma arkadaşı ve paranın peşinden koşan, gazetecilere arşiv odasını bile çok gören bir patron… Oyunun en çarpıcı noktası, bir ikilem üzerine kurulu: Bir sosyal medya fenomeninin sosyal medyada elde ettiği başarı mıdır haber değeri, yoksa bu fenomenin geçmişte eşini öldürüp hapiste yatması ve yeni bir hayata başlaması mı? Bu soru, izleyiciyi derin düşüncelere sevk ediyor.
Bu bağlamda, akla ünlü bir yazarın alkollü araç kullanırken üç kişinin ölümüne sebep olması ve kısa sürede tahliye edilmesi geliyor. Ardından, yeni bir kitap ve dizinin senaryosuyla geri dönmesi, toplumun bu çifte standartına dikkat çekiyor.
BENCİLLİKTEN UZAKLAŞMA Oyun, içinde bulunduğumuz toplumun giderek çürümekte olduğunu gözlemleyen bir gazetecinin gerçekleri yazamamasıyla sürüklediği karanlık hikâyeyi anlatıyor. Olaylardan çok olguların peşine düşmemizi, bilinenin ötesinde bilinmeyene odaklanmamızı ve toplumun her kesiminin bencillikten sıyrılmasını öneriyor. Ve şu ses, kulaklarda yankılanıyor: “Etrafımdaki sesler her geçen gün daha da uzaklaşıyor. Görüntüler bulanıklaşıyor, anlamlar soyutlaşıyor, her şeyden kopuyorum. (…) Sanki boşluk beni çağırıyor, kendi içine çekmek istiyor gibi. Ama ya ben o boşluğun kendisiysem? Ya bu kopmuşluk, bu ait olamama hali içimde bir yerlerde saklıysa? Bilmiyorum. (…) Ama yine de düşünüyorum: Bu boşluğun içinde bir anlam olabilir mi? Belki o anlamı bulmam için önce kendimi kaybetmem gerekiyor. (…) Ya da belki, artık sadece susmalıyım. Çünkü ben, burada kendime bir yer bulamadım.”