Astrofizikçi Graham Jones’un yaptığı açıklamalara göre, Dünya bu yıl kendi ekseni etrafındaki dönüş hızında önemli bir değişiklik gösterebilir. Özellikle, 9, 22 Temmuz veya 5 Ağustos tarihlerinde, gezegenimizin şimdiye kadar kaydettiği en yüksek dönüş hızını yakalayabileceği öngörülüyor. Bu, geçen yılın rekorunu kırma anlamına geliyor ve bu dönemde günlük gün uzunlukları daha da kısalabilir. Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı, genel olarak sabit gibi görünse de, aslında sürekli olarak küçük dalgalanmalar ve değişimler gösterir. Bu değişimler, zaman zaman milisaniyeler seviyesinde günlerin uzunluğunu etkileyebilir ve bu da zaman ölçüm sistemlerini önemli ölçüde ilgilendirir.
Son yıllarda yapılan detaylı gözlemler, Dünya’nın beklenmedik şekilde daha hızlı döndüğünü ortaya koydu. Bu durum, uzmanları “negatif artık saniye” adı verilen ve zaman ölçüm sistemlerinde yeni bir dönemi başlatabilecek bir düzeltmeye ihtiyaç duyulabileceği konusunda düşündürüyor. Eğer bu düzenleme yapılırsa, bu yıl yaz aylarında tarihin en kısa gününü yaşayabiliriz.
Gezegenin Dönüş Hızındaki Dinamikler
Gezegenimizin dönüş hızındaki bu değişikliklerin birkaç temel nedeni bulunuyor. Bunlar arasında, Ay ve Güneş’in gelgit etkileri, Dünya’nın iç yapısındaki hareketler, atmosferdeki yoğun hava olayları, büyük okyanus akıntıları ve kutuplardaki buzulların erimesi gibi faktörler yer alıyor. Özellikle, kutuplarda buzulların erimesi ve kütle dağılımındaki değişiklikler, Dünya’nın dönme hızını etkileyen önemli faktörler arasında sayılıyor. Bu değişiklikler, gezegenin kendi ekseni etrafında dönüş hızını artırıp azaltabilir ve zaman zaman bu hız, alışılmışın dışında artışlar gösterebilir.
Uzmanlar, özellikle küresel ısınmanın ve buzulların erimesinin, Dünya’nın kütle merkezinin yer değişimine neden olabileceği ve bunun da dönüş hızını hızlandırdığı görüşünde. Bu durum, hem bilim dünyasında hem de zaman yönetimi ve teknolojik sistemlerde ciddi etkiler yaratabilir. Zaman çok daha hızlı akıyor ifadesiyle, bu mikro değişikliklerin günlük hayatımızı doğrudan etkilemediği düşünülebilir; ancak, küresel ölçekte kullanılan hassas zamanlama sistemleri açısından büyük önem taşıyor. GPS uyduları, finansal işlemler, iletişim ağları ve diğer teknolojik altyapılar, yüksek hassasiyetle zaman ölçümüne dayanır. Eğer Dünya’nın dönüş hızındaki bu dalgalanmalar büyür ve atom saatleriyle uyumsuzluk artarsa, zaman dilimlerine “artık saniye” eklenmesi veya çıkarılması gerekebilir. Bu uygulama, zamanın doğru ve tutarlı kalması adına son derece kritik bir rol oynar. Negatif artık saniye, yani bir saniyenin çıkarılması, bugüne kadar kullanılmamış ve yeni bir uygulama olma özelliği taşır, bu da zaman yönetiminde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.