Cannes Film Festivali: Dünyanın Kalbinde Bir Kültürel Buluşma
Cannes Film Festivali, sadece bir film gösterimi etkinliği olmaktan öte, küresel çapta yaklaşık 4 bin gazetecinin ve sanatseverin katılımıyla gerçekleşen, kültürel ve siyasi açıdan büyük yankı uyandıran bir organizasyondur. Bu devasa platform, farklı görüşlerin, protestoların ve sanatçıların seslerini duyurabildiği bir alan haline gelir.
Festival sırasında yüksek gerilim hatlarının ve bir trafo merkezinin sabote edilerek, Cannes ve çevresinin yaklaşık beş saat boyunca elektriksiz kalması gibi eylemler, aktivistlerin sesini duyurma çabalarını gözler önüne serdi. Aynı zamanda, özgürlük ve barış talebini dile getiren sanatçıların güçlü mesajları da burada yankı bulur. Bu ortamda, Rus sinemasının resmi seçkilerden boykot edilmesi, Ukrayna ve Gazze savaşlarının perdeye yansıması, ve verilen ödüllerin siyasi etkileri geniş yankı uyandırdı.
Ödüller ve Siyasi Yankılar
Belirli Bir Bakış bölümünde, Gazze’de doğmuş Arab ve Tarzan Nasser kardeşlerin “Gazze’de Bir Zamanlar…” adlı filmleriyle kazandıkları en iyi mizansen ödülü, sahnede dile getirdikleri “Soykırımı durdurun” çağrısı ile dikkat çekti. Salonun üçte ikisi ayakta alkışlarken, kalan çeyrek ise huzursuzluklarını gizlemekte zorlandı. Bu filmin Hamas yanlısı olmadığı, tersine savaşın sorumlusunun Hamas örgütü olduğunu açıkça eleştirdiği de biliniyor.
Jafar Panahi’nin Cesur Sözleri
Kapanış gecesinin en önemli simgesi ise, İranlı yönetmen Jafar Panahi’nin Fransız devlet radyosu FranceInter’e verdiği ve pazartesi günü yayımlanan röportajıydı. Panahi, ödül aldığı zaman hissettiklerini ve İran’daki durumun ruh halini şöyle anlatıyordu: “Filmin Cannes’da gösterilmesi bile büyük bir umut dalgası yaratmıştı İran’da, özellikle gençler arasında. Bu dalga, hapiste olanlara ve işkence görenlere kadar ulaşıyor, yayılıyor. Altın Palmiye açıklandığında, gözlerimin önünden hapishanelerde çürüyen İranlılar geçiyordu. Birbirleriyle kucaklaşıp öpüşüyorlardı. Onlara karşı olan borcumu ödemiş gibi rahatlamıştım.”
İşkence ve Zorunlu Sorgulamalar
Panahi, tutukluların yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyordu: “Sadece siyasi bir tutukluysanız, tek kişilik hücreye tıkılırsınız. Her çıkışınızda gözleriniz bağlanır. Başka bir yerde, duvara yarım metre uzaklıktaki gözleriniz açılır ve yüzünü görmediğiniz bir ses, soruları sormak için önünüze konan kağıda yazmanızı ister. Bu ses beyninizde yer eder; filmde de olduğu gibi, silinmez. Hapisten çıktıktan sonra bile öyle anlar olur ki, o sesi duyduğumu sanırsınız. Etrafı kolaçan eder, kimse olmadığını fark edersiniz.”
Geleceğe Dair Umutlar ve Direniş
Yurtdışında yaşamanın zorluklarına rağmen, Panahi’nin yeni filmler yapma arzusu ve İran’daki rejimin durumu hakkındaki görüşleri oldukça çarpıcıdır. “İçisi boş bir kabuk kaldı rejim. Silahları ve paraları olmasa ayakta duramazlar. Bir gün bu kabuk çatlar, bu da yarın olabilir, bir ay ya da daha uzun bir süre sonra.” diyerek umut ışığını kaybetmemektedir. O, önemli olanın, bu zor günlere hazırlıklı olmak ve adaleti sağlamak olduğunu vurgular.













