Adamın Lüks ve Sığınak Hayali
Adam, büyük bir servetin sahibi olarak, kendisi ve ailesi için en ince detaylara kadar düşünülmüş, eşsiz bir sığınak inşa etmiş. Bu sığınakta, tüm pahalı mobilyalar, orijinal klasik tablolar ve eski kitaplar özenle yerleştirilmiş, aileye konfor ve güvenlik sunacak şekilde tasarlanmıştır. Aile, günlük yaşamlarını normal bir şekilde sürdürürken, adam oğluna dünyaya yaptığı katkıları anlatır, oğlu da babasına destek vererek onun kitabını yazmasına yardımcı olur. Ancak, bu sığınak, penceresiz odaları ve karmaşık labirentvari yapısıyla, aslında karanlık ve ürkütücü bir ortamdır, çıkış yolu şaşırtıcı ve zor bulunur.
Söylenen Şarkılar ve Gerçeklikten Kaçış
DÜNYAYI SÖMÜREN İNSAN: Aile, ne kadar lüks ve bolluk içinde olursa olsun, derin bir pişmanlık ve suçluluk duygusuyla yaşar. Yarınların bugünden daha iyi olacağına, ailelerinin güçlü ve birlikte geleceğin parlak olacağına dair umutlar beslerler. Bu hayallerle, her gün acil durum hazırlıkları ve provaları yaparlar. Öylesine umut dolu ve iyimserdirler ki, gerçekliği göremeyip, gelecek hakkında olumsuz gerçekleri inkar ederler. Günlük şarkıları, Amerikan müzikallerinin altın çağında yazılmış gibi, içlerindeki inkar ve umutsuzluğu gizler. Yönetmen, bu insanların derin pişmanlıklarını ve içsel çatışmalarını işlerken, umut, aşk ve yaşama tutunmanın gücünü vurgular. Ayrıca, insanlığın dünyayı ne denli sömürdüğünü ve doğayı tahrip ettiğini göstererek, gezegenimizin sonunu getirmeden önce herkesin dayanışma içinde hareket etmesi gerektiğine dikkat çeker.
Sevgi ve Mutluluk Arayışları
Pişmanlık ve suçluluk duygularını, ekolojik felaketleri ve müzikal dram türünde anlatan yönetmen, diyaloglar ve şarkı sözlerini kendisi yazar. Bu şarkılarda, “Burada hepimiz birbirimize bakarız, burada mutlu olacağız. Sevdiklerine yakın durduğunda korku olmaz. Sadece sevgiyle birlikte olursak korkmayız, üşümeyiz. Her şey yok olsa bile, sevgimiz var.” ifadeleri yer alır. Dünya giderek daha karanlık bir hale gelirken, umudu, sevgiyi, kefareti ve bağışlanmayı yeniden canlandırmak isteyen nostaljik müzikal sahneler, karakterlerin iç çatışmalarını derinlemesine irdeler. Günlük yaşamın karmaşasında, umut etmeye devam eden aile, gizemli bir kadının ani gelişleriyle sarsılır. Bu genç kadın, onların sınıfından değildir ve yapay cennet, aniden cehenneme dönüşmeye başlar. İnsan ne kadar bencil, egoist olursa olsun, her şeye uyum sağlayabilir. Yönetmen, bu temayı işlerken, Samuel Beckett’in “Mutlu Günler” oyunundan ve Jacques Demy’nin kült müzikali “Cherbourg Şemsiyeleri”nden etkilenmiştir. Ayrıca, görsel ve atmosferi güçlendiren çalışmalar, Mikhail Krichman’ın görüntüleri, Jette Lehmann’ın yapım tasarımları ve Joshua Schmidt’in duygusal müzikleriyle desteklenir. Son filmde, Tilda Swinton, Michael Shannon, George MacKay, Moses Ingram, Bronagh Gallagher, Tim McInnerny ve Lennie James gibi güçlü oyuncu kadrosu, insanlığın geleceği, hayatta kalma mücadelesi ve neoliberalizm gibi temaları sorgular. Film, gerçekleri söylemeden sevdiklerimizi nasıl koruyabiliriz sorusuna yanıt ararken, toplum ve insan ilişkilerinin yozlaştığını, doğayı ve gezegenimizi korumamız gerektiğini vurgular, torunlarımıza yaşanabilir bir dünya bırakma çağrısı yapar.