Gündüz Apollon Gece Athena, Side antik kentinde izleyiciyle buluşan mistik bir yolculuğu anlatıyor. Yetimhanede büyümüş Defne’nin yetişkinlikte başına gelenler sonrası, ötekilerin dünyasıyla kurduğu iletişim, annesinin ruhunu görmek istemesiyle birlikte gerçeğe dönüştüğü anlara odaklanıyor. Defne’ye bu yolculukta eşlik edenler arasında radikal solcu Hüseyin, pavyon şarkıcısı Nazife ve antik dönemin rahibi Antik Hanım yer alıyor. Film, kadın olmanın zorluklarını mizah ve derinlikli anlatılarla işliyor; büyülü bir masal tınısını da kaybetmeden gerçekliğe indirgeniyor.
TARİH, COĞRAFYA, MİTOLOJİ – Yönetmen koltuğundaki ilk uzun metraj deneyimi nasıl geçti? Deneyim, heyecan ve hafif korkularla şekillendi. Set ortamında yıllardır süren senaryo ve yapımcılık çalışmaları, bana destek oldu ve bu süreçte meslektaşlarımın yardımıyla kendimi güvenli bir şekilde buldum.
– En çok hangi yön sizde endişe yarattı? Oyuncu yönetimi bana en zor gelen kısmıydı; ancak ekip ve görüntü yönetmeni Barış Aygen ile kurduğumuz uyum sayesinde rahat ettim. 40’lı yaşlarda yönetmenliğe adım atmak bana doğal gelen bir uzantı olarak görünüyor.
– Hikâyede zamansal geçişler ve mitolojik öğelerin günümüzle kurduğu bağ için neler yaptınız? Geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki sınırı organik biçimde örmek için çalıştık. Mitoloji ve kültürel mirasın güncel izdüşümünü izleyiciyle paylaşırken, bu bağın doğal akışını bozmadan bir bütünlük yaratmayı hedefledik. Ön çalışma ve ön çekimde bu dengenin altını çizdik.
TOPLUMSAL ARKA PLAN – Hayaletler, farklı geçmişlerden gelen karakterlerle nasıl bir birliktelik içinde çalıştı? Oyuncularla bu hayaletleri, insan ruhları olarak ele aldık; arafta kalmış insanların psikolojisini kurgunun merkezine koyduk.
– Filmdeki öte âlemi geçemeyen Ruhlar ve Hüseyin arasındaki fark neydi? Hüseyin’in geçişi duygusal olarak gerçekçi olmayınca, toplumsal mücadelemize bağlı olarak miras kalıyor; suiistimale açık bir görüntü yerine izleyiciyi düşündüren bir seçim bırakıyoruz.
– Yeni projeler için şu an neler üzerinde duruyorsunuz? Geliştirdiğim birkaç proje bulunuyor; henüz erken aşamada ama gerçekleşmesini umut ediyorum.
ANNELİĞİ REDDETMEK TABU – Anneliğin farklı yüzlerini ve bu kavramın toplumsal etkisini nasıl ele aldınız? Film, anneliğin kutsal bir yük olarak sunulmasıyla kadının özgürlüğünü kısıtlamasına karşı duruyor. Her türlü kadınlık hallerini ve anneliğin kapsayıcı yönünü yargılamadan aktarmayı amaçlıyor. Anneliği reddetmenin bir tabu olabileceğini, bazı kadınların kendi yolunu seçme hakkını savunuyoruz. Anneliğin anlamını ya da anaçlığı çoğaltmayı hedeflerken, bu temayı daha geniş bir perspektife taşıyoruz.