İlhan Selçuk: Ulu Bir Çınarın Anısı ve Mirası
Yaklaşık 100 yıl sonra bile ilham vermeye devam eden İlhan Selçuk, adeta gölgesiyle bile güç veren devasa bir ağaç gibi, Türk basın ve düşünce dünyasının en saygın isimlerinden biri olmuştur. Anadolu’nun aydınlatıcı ruhunu ve hümanist değerlerini temsil eden bu büyük şahsiyet, Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşmiş, onunla bütünleşmiş ve onunla yaşamaya devam etmiştir. 15 yıl önce, 21 Mart 2010 tarihinde, hayata veda eden Selçuk, bıraktığı eserler ve düşünceleriyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Hayatı ve Mücadeleleri
11 Mart 1925’te Aydın’da doğan İlhan Selçuk, gazetecilik kariyerine 1961 yılında Akşam gazetesinde başladı. Aynı yıl Tanin’e geçiş yaptıktan sonra, kısa süre içinde Vatan gazetesinde de görev aldı. 1962 yılında ise Nadir Nadi’nin çağrısıyla Cumhuriyet gazetesine katıldı ve burada yaşamını hem yazı hayatını hem de kişisel duruşunu şekillendirdi. Emperyalizme karşı duruşu, onun hayatında ve kariyerinde sürekli belirleyici oldu. Bu mücadele, onun her yaşta ve her şartta ödün vermeden devam eden bir savaşını temsil eder. Gerici odaklarla verdiği mücadelede ise, duruşunu her zaman yapıcı ve kibar tutmayı tercih etti.
İdam ve İşkence Anıları
1971’de 12 Mart Muhtırası sonrası, ‘12 Mart cuntası’ içerisinde yer almak suçlamasıyla tutuklanan ve Ziverbey Köşkü’nde ağır işkencelere maruz kalan Selçuk, o günleri hiçbir zaman unutmadı. Yıllar sonra, siyasi iktidar destekli FETÖ kumpası Ergenekon davasında da hedef haline geldi. 21 Mart 2008 sabahı saat 04.30’da gerçekleştirilen Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındı ve iki gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Sağlığı bu süreçte ciddi şekilde bozuldu ve 21 Haziran 2010 tarihinde, aramızdan ayrıldı.
Siyasi ve Toplumsal Duruş
İlhan Selçuk, hem siyasal İslamcı tehditlere, hem etnik temelli güç odaklarına, hem de sol görünümlü liberal yapıya karşı uyarılarda bulundu. Toplumun bilinçli ve dirençli kalması gerektiğinin altını çizdi. Toplumun çeşitli kesimlerini, özellikle Cumhuriyet’e ve Atatürk ilkelerine bağlı kalmaya çağırdı. Onun bu duruşu, tarih boyunca haklı çıkmış ve toplum üzerinde derin etkiler bırakmıştır.
Savcı Zekeriya Öz’e Uyarısı
“Bir yere varılamaz” başlığıyla, dönemin güçlü ve dokunulmaz savcısı Zekeriya Öz’e yönelik sert eleştirilerini dile getirdi. Ona ilişkin şu sözleriyle öne çıktı:
- “İddianameye kendi eliyle eklediği belgeler, bu savcımızın Atatürkçülüğe karşı olan derin düşmanlığını açıkça ortaya koyuyor.”
- “Dokunmayın bu savcıya, yoksa yargı bağımsızlığı tehlikeye girer.”
- “Eğer hukukun üstünlüğü gerçekten sağlanmak isteniyorsa, bu savcıların abidesi olan yapıya karşı durulmalı.”
Değerli Eserleri ve Onurlu Mirası
İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk’un eserleri, her biri birer kültür ve düşünce mirasıdır. Bu eserler, akıl ve duygu birleşimiyle, toplumun bilinç ve kültür seviyesini yükselten, öğretici ve düşündürücü niteliktedir. Yaptıkları çizgiler ve yazılar, sanata, topluma ve düşünceye yeni ufuklar açmış, onları değerli birer hafıza ve onur abidesine dönüştürmüştür.
İletişim ve Gazete Vizyonu
“Elinizdeki gazete” köşesinden Cumhuriyet’in 85. kuruluş yıldönümünde seslenen Selçuk, şu sözlerle Cumhuriyet’in ruhunu ve tarihini yansıttı:
- “Yunus Nadi’nin kurduğu ve Nadir Nadi’nin yaşattığı bu kurum, sadece bir gazete değil, aynı zamanda bir tarih ve vicdan kurumudur.”
- “Cumhuriyet’in temel değerleri, onun yaşama gücünün ve varoluşunun kaynağıdır. Atatürk Cumhuriyeti’nin yaşaması, Cumhuriyet’in varlığıyla mümkündür.”
- “Her koşulda, Atatürk ilkelerine sadık kalmak, bizim en büyük görevimizdir.”