Mehmet Aksoy’un hayata bakışı, hafıza ve kimlik arayışını yeni sergisine taşıyor. Gelecek yıl 1 Nisan’da FethiyeLikya Sanat Yolu Galerisi’nde açılacak olan sergi için çalışmalarına hız veren sanatçı, geçmişin mitlerinden ilham alırken teknolojinin sunduğu olanakları da kucaklıyor.

Yeni üretim süreciyle birlikte üç boyutlu heykellere yönelen Aksoy, bilgisayarlı tasarımın olanaklarıyla malzeme zorluklarını aşmayı hedefliyor. Genelde filament adı verilen plastik malzeme kullanılarak ortaya konan formlar, taşın baskısının ötesinde yeni bir duygu dünyası sunuyor. Ancak yüzey ve dayanıklılık konularında da temel kaygılar sürüyor; formun kendisi için önemli olan şey, dış etkenlere karşı da dirençli bir yapı sunabilmek.
Sanatçı, günümüz sanatını sadece teknolojik bir akım olarak görmüyor; emperyalizmin etkisiyle içerik kaybına uğrayan sanatın toplumsal ve insani yönlerini vurguluyor. Ona göre sanatçı, günümüzü yansıtan ve içeren bir ayna görevi görmeli; aksi halde içerik, mesaj ve duygularını yitiriyor. Bu bağlamda Aksoy, insan-doğa ilişkisini temele alan çalışmalarıyla şamanik öğretilerden ilham alıyor ve bu dünyanın tasarlanışını yeniden sorguluyor.

Yeni sergide yine şamanlar teması merkezi konumda olacak; yaklaşık 20–30 yeni heykel mekanda sergilenecek. Taş nedeniyle ortaya çıkan duygunun bu kez daha farklı bir dille ifade edileceğini söylüyor. Formlar, malzeme sınırlarını zorlayarak da olsa yeni bir estetik deneyim sunmayı hedefliyor; bazı şekiller, üretim sürecinde bile kolay kolay dökülemeyecek kadar özgünleşiyor.
“Bu çalışmalar yapay zeka ya da hazır programlar tarafından üretilmiyor; bir sanatçı eliyle, form duygusunun rehberliğinde yaratılıyor,” diyor Aksoy. Yoğun tartışmalarla geçen günleri hatırlatan sanatçı, güncel akımları eleştirel bir bakışla değerlendiriyor ve sanatın hakim güçlerin etkisinden çıkması gerektiğini savunuyor.
Galeri mekânı hakkında heyecanını paylaşan Aksoy, Fethiye’de eski bir kilisenin sergiye dönüştüğü alanın ruhunu vurguluyor ve genç kuşaklar için heyecan verici bir deneyim arzu ediyor.
“Kadri kıymet bilmek gibi bir şey” ifadesiyle, yakın zamanda kaybettiğimiz Muazzez İlmiye Çığ’a adadığı düşüncelerini açıklıyor. Cumhuriyetçi bir yaşamın simgesi olan Çığ’ın Sümer tabletleriyle ilişkiye dikkat çekmesi, Aksoy’un heykellerinde suyla insan figürünü buluşturan bir tasviri doğuruyor. İçinde bulunduğumuz dünyanın değişkenliği karşısında, bir adım öne çıkıp doğayla uyum içerisinde hareket etmenin önemini hatırlatan çalışmalar, kuşaklar boyunca aktarılacak bir mesaj taşıyor.












