İstanbul Demiryolu Müzesi: Bir Kültürel Hazinenin Hikayesi
İstanbul Demiryolu Müzesi’nin kurucu müdürü Ruhan Çelebi, müzenin önemi ve geleceği hakkında gazetemize özel açıklamalarda bulundu. “İstanbul Demiryolu Müzesi, 23 Eylül 2005 tarihinde kapılarını açtı ve herkes, bu eşsiz müzeyi ücretsiz olarak ziyaret edebiliyor. Açıldığı günden bu yana, yerli ve yabancı binlerce ziyaretçinin ilgisini ve sevgisini kazandı. Butik bir müze olarak, her yıl yapılan değerli bağışlarla, çok kıymetli bir koleksiyona sahip oldu. Sirkeci (İstanbul) Garı’nın tarihini ve hatıralarını yaşatan bu müze, 19. yüzyıldan kalma eserlerle dolu. Bu özelliğiyle de sınırları aşan müzeler arasında yer alıyor. Ayrıca, bir Avrupa Birliği ve Erasmus projesi kapsamında, engelsiz müze özelliğini de kazandı” dedi. Çelebi, sözlerine devam ederek, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait bir müzenin yine bakanlık tarafından kapatılmasını aklım almıyor. Birbirinden kıymetli demiryolcuların hatıraları, bir depoya kaldırılacakmış. Bağışçılar kim bilir nasıl üzülecektir. Isı, ışık ve nem ayarları olmayan bir ambarda, değerli kâğıtlar ve fotoğraflar nasıl korunacak?” şeklinde ifade etti.
Çelebi, Silivri’de tutuklu bulunan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın bir konuşmasını hatırlatarak, “Polat, ‘İstanbul’un üstü kapalı, halkın ücretsiz faydalanacağı kamusal bir alanı yok’ demişti. İşte Sirkeci Garı tam da böyle bir yerdi. Daha da geliştirilebilecekken, tüm anılarımızın yok edilmesi çok acı” dedi.
KİRALAMA PROTOKOLÜ 29 YILLIK…
Tarihi Sirkeci Gar binası, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında yapılan bir protokolle, Ağustos 2024 itibarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi. Haydarpaşa Garı’nı da kapsayan bu kiralama protokolü, 29 yıllık bir süreyi içeriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, tarihi yapılarda yapacağı onarım, restorasyon gibi projelerin maliyetini karşılayacak ve ayrıca kira ödemesi yapmayacak. Bakanlık, kiraladığı bu alanları alt kira sözleşmeleriyle tüzel kişiliklere ve ortaklık yapılarına kullandırabilecek.
Bakanlıktan aldığımız bilgiye göre, müzenin onarım için kapatılacağı ve sonrasında demiryolu ve göç müzesi olacağı, eserlerin ise bina içinde bir depoda tutulacağı yönündedir. Bakanlığın gazetemize verdiği bu açıklamayı değerlendiren Çelebi, “Eserlerin garın içinde bir alanda korunacağına asla inanmıyorum. Öyle bir düşünceleri olsa eserler, olduğu yerde özel kasalarda saklanabilirdi. 1800’lerden kalan haritalar var; şu anda bile kâğıtları dökülmeye başladı. Onarım için ödenek verilmedi. Farklı bir ortamda iyice bozulacaklardır. Sesli rehber var, görme engellileri de kapsayan, binlerce lira da sokağa atılacak. Ben Sirkeci Garı’nın da Galata Port gibi bir rant merkezi olacağını düşünüyorum” dedi.
19. VE 20. YÜZYILA AİT 400 ESER…
Romanlara ve filmlere ilham kaynağı olan ünlü Orient Ekspres’in, 19-22 Mayıs 1977 tarihlerinde yapılan son seferinde yolcularına dağıtılan hatıra madalyasıyla bu trende kullanılan gümüş yemek takımları gibi pek çok değerli eser müzede sergileniyor. 19. ve 20. yüzyıla ait yaklaşık 400 eser, müzenin zenginliğini gözler önüne seriyor. Paris-İstanbul arasında seferler yapan ünlü Orient Ekspres’in son durağı olan Sirkeci Garı, 1890 yılında hizmete girdi. Alman mimar ve mühendis August Jasmund’ın eseri olan bu gar, Oryantalist bir tasarıma sahip. Doğu ve Batı tarzlarını yansıtan gar binası, birçok ünlü ismi ağırladı. Ünlü polisiye yazarı Agatha Christie de bunlardan biriydi. Christie’nin filmlere de konu olan ‘Doğu Ekspresinde Cinayet’ adlı eseri, Sirkeci Garı’nın dünyaca tanınmasını sağladı. Ayrıca Türkiye’de 1955 yılında ilk elektrikli tren işletmeciliğine geçişin simgesi olan banliyö trenlerinden birinin makinist bölümü de müzede en ilgi çekici sergi materyallerinden biri olarak dikkat çekiyor.