İstanbul Modern Sinema’da “Biz de Varız!” Programı Devam Ediyor
İstanbul Modern Sinema’nın bu yıl 12’ncisini hayata geçirdiği “Biz de Varız!” programı, izleyicilere Türk sinemasının en yeni örneklerini sunmaya devam ediyor. Program, hikâyeleri ve anlatım biçimleriyle dikkat çeken yenilikçi filmlerden oluşan çeşitli bir seçki ile sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Belgeselden kurmacaya uzanan yapımlar, sinemanın görsel ve anlatı gücüne dair taze fikirler ve yeni bakış açılarıyla dolu. Kadın meselelerinden toplumsal bunalıma, Türkiye’nin farklı coğrafyalarındaki insan hikâyelerine uzanan bu filmler, derin bir anlatı sunuyor.
Bu hafta “Biz de Varız!” programında, Adana Altın Koza ve Ankara Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülüne layık görülen Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri öne çıkan yapımlar arasında yer alıyor.
Yönetmen ve Oyuncuların Katılımıyla Özel Gösterimler
Program kapsamında düzenlenen özel gösterimlerde, yönetmenler, oyuncular, yapımcılar ve film ekipleri izleyicilerle bir araya geliyor. Bu hafta sonu gerçekleştirilecek gösterimlerde, Can Eskinazi, Tankut Aykut, Murat Fıratoğlu, Barış Demirdelen, Aybüke Avcı, Emir Melek, Ozan Yoleri, Belkıs Bayrak, Bekir Behrem, Meral Aktan, Kürşat Üresin ve Sinan Kesova gibi isimler izleyicilerle buluşacak.
Bu Haftanın Filmleri
BİR İSİM VE BİR YER
Yönetmen: Can Eskinazi
İsviçreli sanatçı Renée Levi, Eylül 2022’de İstanbul’a döner ve burada iki sergi ile büyük ölçekli bir kamusal yerleştirme gerçekleştirir. 1960 yılında İstanbul’da doğan ancak ailesiyle birlikte 6 yaşında İsviçre’ye göç eden Levi için İstanbul, çocukluk anılarını temsil eder. Bir İsim ve Bir Yer, sanatçının İstanbul’daki sergi hazırlık sürecini, açılışlarını ve şehirdeki gezilerini izleyiciye sunarak, Levi’nin aile geçmişiyle yüzleşmelerine, kadınlık, göçmenlik ve sanat üretimi gibi temalarla iç içe geçen işbirliklerine odaklanıyor.
HEMME’NİN ÖLDÜĞÜ GÜNLERDEN BİRİ
Yönetmen: Murat Fıratoğlu Oyuncular: Murat Fıratoğlu, Sefer Fıratoğlu, Salih Taşçı
İzmir’de iflas eden Eyüp, köyüne dönerek domates kurutma işine başlar. Yevmiyesini alamadığı için ustabaşı Hemme ile tartışır ve bu tartışma kavgaya dönüşür. Motosikletiyle tarladan öfke ve çaresizlikle ayrılan Eyüp, intikam almak ister. Ancak yolda yaşadığı aksilikler ve kasabada geçirdiği zaman, öfkesini yatıştırır. Akşam olduğunda, intikam arzusunun yerini dinginlik alır. Yönetmenin başrolü de üstlendiği bu samimi film, karakter derinliği ve mekân kullanımıyla Türk sinemasına taze bir soluk getiriyor.
AYNI İPTE ASILI
Yönetmen: Barış Demirdelen Oyuncular: Efe Akercan, Büşra Albayrak, Sinan Arslan
İstanbul’da bir öğrenci evinde geçen bu film, diyalog ağırlıklı yapısıyla dikkat çekiyor. Beklenmedik bir misafirin gelişiyle, yalnız ve kırılgan ev arkadaşları sırlarını ve sorunlarını açığa çıkarmaya başlıyor. Aile bağlarının kopukluğu ve dostlukların zayıflamasıyla şekillenen hikâye, yalanlar, güven ve para etrafında dönüyor. Demirdelen’in bu enerjik çıkış filmi, genç neslin arkadaşlık, aşk ve kariyer arayışlarını etkileyici bir dille yansıtıyor.
HİÇBİR ŞEY YERİNDE DEĞİL
Yönetmen: Burak Çevik Oyuncular: Burak Can Aras, Celal Öztürk, Efe Taşdelen
Film, Türkiye’deki prömiyerini Adana Altın Koza Film Festivali’nde yaparak tartışmalara yol açıyor. 1978’de yaşanan Bahçelievler Katliamı’nı kurmaca bir evrende ele alıyor. 8 Ekim 1978 günü, devrimin şiddetle değil siyasetle gerçekleşeceğine inanan beş solcu genç bir evde bir araya gelir. Film, o gece yaşananları tek plan çekimle aktarırken cinayet sahnelerini grafik bir biçimde gösteriyor. 1980 darbesi öncesi Türkiye’nin siyasi kaosunu ve şiddet ile siyaset arasındaki hassas dengeyi özgün bir dille aktarıyor.
DOMATES BİBER DEPRESYON
Yönetmen: Aybüke Avcı
Bu belgesel, depresyonun köy hayatındaki yansımalarını mizahi bir dille ele alıyor. Adana’nın Çetirvelli köyünde geçen film, köyün yarısının teşhisli depresyon hastası olduğu gerçeğinden yola çıkarak, köy yaşamının zorluklarını gözler önüne seriyor. Salça yaparak geçimini sağlayan köylüler ve tarlalardan taşan kırmızı biber imgeleriyle akılda kalıcı bir görsellik sunan Domates Biber Depresyon, gelecek kaygısıyla köy ve şehir arasındaki mesafeleri yeniden düşünmeye davet ediyor.
BAŞLANGIÇLAR
Yönetmen: Ozan Yoleri Oyuncular: Ahsen Eroğlu, Hazal Subaşı, Zeynep Dinsel
Bu ilk uzun metraj film, 20’li yaşlardaki resim restoratörü Defne’nin kendini bulma yolculuğunu anlatıyor. Ev arkadaşının ölümü üzerine Paris’teki doktora eğitimini yarım bırakıp İstanbul’a dönen Defne, bir galeride stajyer olarak çalışmaya başlar. Osmanlı döneminden kalma bir tabloyu restore etme görevi ile karşılaşan Defne, yaşadığı kayıplar ve toplumsal baskılarla yüzleşiyor. Başlangıçlar, gençlerin bunalım ve buhranlarını sanatla ilişkilendirerek anlamaya çalışıyor.
GÜLİZAR
Yönetmen: Belkıs Bayrak Oyuncular: Ecem Uzun, Bekir Behrem, Aslı İçözü
22 yaşındaki Gülizar, katı kurallarla dolu bir evde büyümüştür. Nişanlısı Emre ile yeni bir başlangıç yapma umuduyla Kosova’ya yerleşmeyi planlayan Gülizar, yolculuk sırasında cinsel saldırıya uğrar. Hayalleri bir kabusa dönüşürken, saldırganın çevresindekilerden biri olabileceğinden şüphelenir. Bu ilk uzun metraj film, travmanın ve bireyin kendini keşfetme mücadelesinin derinliklerine inen güçlü bir kadın hikâyesi sunuyor.
BERABER
Yönetmen: Mete Gümürhan Oyuncular: Alihan Şahin, Hayat Van Eck, Mina Demirtaş
Saraybosna Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film, annesinin ölümünden sonra babasıyla birlikte Rotterdam’dan İstanbul’a taşınan 14 yaşındaki Zeki’nin hikâyesini anlatıyor. Serbest koşu sporuna ilgi duyan Zeki, babasının güvenli bir sitede aldığı yeni evinin duvarlarını aşarak çevredeki çocuklarla tanışır. Farklı yaşamlar arasında köprü kurma çabası, Zeki’nin hayatında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor.
BÜYÜK KUŞATMA
Yönetmen: Sinan Kesova Oyuncular: Alp Öyken, Dolunay Soysert, Yiğit Sertdemir
Ünlü akademisyen Berna Tuna’nın ölümü sonrasında Macit, içsel hesaplaşmalar yaşayarak kızı İpek ile ilişkisini düzeltmeye çalışırken, oğlu Alp ile eşinin asistanı Feyza’nın mirasa olan bağlılıklarını da sınar. Büyük Kuşatma, bireyin içsel çatışmaları üzerinden güçlü bir karakter analizi sunarken, mekân kullanımı ve sinematografisiyle yitip giden eski Türkiye’ye dair çarpıcı bir portre çiziyor.