Tankut’un kuruluşunun 35. yılına ithafen üretilen ve Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın armağanı olan bu belgesel, kadın saçının tarihsel yolculuğunda taşıdığı sembolik ve sosyolojik anlamları irdelemektedir. Aynı zamanda, toplumun cinsiyet hiyerarşisi altında kadına biçilen baskıcı pratikleri görünür kılmayı amaçlar.
Gönüllü çalışmalarının uzun bir geçmişi olan Tülin Tankut, oturum öncesi tanıtım filminde vurgulandığı gibi, Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin otuz beş yıl boyunca nasıl önemli işler başardığını şu sözlerle özetliyor: “Kütüphane, kadınları tek bir çatı altında topladı. Destek veren erkeklerin yanındaydı; onların hak arayışında kapısını araladı. Bağımsızlığını korudu ve toplumsal cinsiyet eşitliği yönündeki adımlarla demokratikleşme sürecine katkı sağladı.”
Belgeselde, biyoloji, hastalık ve sağlık konularından modaya, kültür-sanat ve izleyiciyi ilgilendiren çeşitli meselelerin ele alındığı konulara uzanan geniş bir yelpazede bilgiler sunulur. Ancak ana vurgu, “saç dili”nin iletişim aracı olarak kullanılması ve bunun üzerinden kadın ile erkek arasındaki toplum baskısını nasıl deneyimlediğimizdir. Bu çalışmada, bellek tazelenirken tarih boyunca farklı kültürlerde gözlenen değişimlerin, kadınların ve erkeklerin özgür iradesinin nasıl etkilediği üzerinde durulur; ve cezalandırıcı mekanizmaların sorgulanmasıyla ufuk açıcı bir bakış sunulur.













