Kapadokya’da Betonlaşmaya Tepkiler Devam Ediyor
Kapadokya’daki betonlaşmaya yönelik tepkiler giderek artmakta. Mimarlar, tarihçiler ve arkeologlar, bu konuda ortak bir çağrıda bulunuyor: “Göreme Tarihi Milli Parkı ve Kapadokya’nın Kayalık Alanları” olarak Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Listesi’ne alınma kriterlerini titizlikle ve ödünsüz korumalıyız.” Bölgenin hızla bozulan silueti, mevcut kültürel ve doğal yapısı, verilen ruhsatlarla betona yenik düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Tarihçi, akademisyen ve yazar İlber Ortaylı, Koruma Uzmanı Dr. Gülsün Tanyeli, Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu yöneticisi Nezih Başgelen ve Koruma Mimarı Burçin Altınsay, gazetemize açıklamalarda bulundu.
İlber Ortaylı: “İleride Kimse Gitmeyecek”
1960’lı yıllarda Kapadokya’da rehberlik yaptım. Bölgenin halkı çalışkandır, çocukları okula gider, toprağı bereketlidir. Tarihi Roma Kapadokyası her zaman hareketliydi. Bir metrekare arsa için kavgalar yaşanırdı; çünkü toprak verimli ve kıymetliydi. Seramik konusunda oldukça iyidirler; o zamandan bugüne kendilerini çok geliştirdiler. Şarapçılık konusunda gerilediler ama yine de yeterli düzeydeler. Ancak, hangi cahil mimar geldiyse, kayaları kolayca oyuluyor diye otel yaptı. Köy evleri vardı; halk o evlerde yaşıyordu. Ardından, nüfusu olanlar köy evlerini otel haline getirmeye başladılar. Bölge, bu şekilde büyük bir tahribata uğradı. Arkeologlar gereken ciddiyetle duruma eğilmediler. Benim gözlemlerime dayanarak, yıllar içinde bu gidişatı izledim. Köylüler kışın orada yaşamaya başladı. İlk apartmanlar kuruldu ve şimdi bu yapılanların önüne geçilemiyor, çünkü küçük teşebbüslerin büyük açgözlülüklerin sonucu bu. Çok yazık, bölgedeki iki üniversite de kültürel bir merkez haline gelemiyor; bunun öncelikli sebebi ise ahali. Para kazanmak kötü değil fakat… Oraya gidenleri boykot etmek, gitmeyin demek istemem. Oranın tertemiz bir havası var ama bir süre sonra bakacaklar ki kimse gelmiyor. Tabiatı oluşturamaz, yapamazsınız; jeolojik bir gelişimdir o. Yok oldu mu? İşte o zaman kimse Kapadokya’ya gitmeyecek.
Dr. Gülsün Tanyeli: “Savunulamaz Sonuçlara Yol Açmakta”
Göreme Açık Hava Müzesi ve Kapadokya Kayalık Alanları, 1985 yılında Dünya Mirası ilan edilerek koruma altına alındı. 1960’lı yılların sonlarından itibaren, alanın turizm potansiyelini dikkate alarak birçok rapor hazırlandı. Bu kapsamda milli park ilan edilmiş ve hem kültürel hem de doğal varlıklar için koruma statüleri belirlenmiştir. Ancak, 2011 yılında doğal sitlerle ilgili kararların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bırakılması, çok sayıdaki kurumsal aktörün karar alma süreçlerini yavaşlatmış ve bu nedenle Haziran 2019’da (38 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile) Kapadokya Alan Başkanlığı kurulmuştur. Bu başkanlık, sorumlu olduğu alanın korunması ve geliştirilmesine yönelik her türlü araştırma, projelendirme ve eylem planları hazırlamakla yükümlüdür. Ancak, fiziki planların hâlâ tamamlanmadığı 2024-2028 yılı Stratejik Planı’nda belirtilmektedir. Bu planların yanı sıra, Dünya Miras Merkezi tarafından zorunlu tutulan Alan Yönetim Planı henüz hazırlanmış değil ve plan hedefleri arasında yer almamakta. Alan planlarına uygun yapılaşmaların sağlanması için yönetmeliklerin uygulanmasında itirazların risk olarak değerlendirilmesi, kamu otoritesinin bakış açısını göstermektedir. Kapadokya Alan Başkanlığı’nın sorumlu olduğu 83 bin hektarlık alanda, yaklaşık yarım yüzyıllık deneyimle ortaya konmuş koruma yaklaşımının, uzman görüş ve eleştirilerine daha açık bir şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, daha önce itirazlara rağmen yapılan Ortahisar-Göreme yolundaki gibi, alanın özgünlük ve evrensel değerini zedeleyici uygulamalar, savunulamaz sonuçlara yol açacaktır.
Burçin Altınsay: “Gelecekte Bir Kapadokya Kalmayacak”
Kapadokya, Dünya Miras Alanı olarak tanımlanan bölümlerinin ötesinde, çevresiyle birlikte eşsiz bir kültürel peyzaj alanıdır ve dünyada tektir. Bu özel alanın bütünlüklü olarak korunma sorumluluğu Türkiye Cumhuriyeti devletine ve biz vatandaşlara aittir. Kapadokya, önemli bir turizm bölgesi olduğu gerçeği yadsınamaz; ancak yıllardır yoğun turizm baskısı nedeniyle ağır tahribata uğramıştır. Turizm baskısını hafifletecek, tahribatı azaltacak önlemlerin acilen alınması gerekirken, maalesef hâlâ turizmi önceleyen kararlar alınmakta ve planlar yapılmaktadır. Kültürel peyzaj alanına hassasiyet göstermeden yapılan yol inşaatları ve peşinden gelen yapılaşmalara izin verilmesi, tahribatı daha da artırmaktadır. Eğer geri dönülemez biçimde tüketilmeye devam edilirse, turistlerin gelip göreceği bir Kapadokya kalmayacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı, kültürel varlıkları koruma görevini, adındaki turizm’in önüne koymalıdır; bu eşsiz yerlerde turizm, kültürün korunmasına katkı sağlayacak biçimde hassasiyetle yeniden yapılandırılmalıdır.
Nezih Başgelen: “Tehlike Devam Ediyor”
Kapadokya’nın bilinen en eski fotoğrafları 1880’li yıllarda çekilmiştir. Bu fotoğrafların bir seçkisi, daha sonra National Geographic Magazine’de yayımlandığında, tüm dünyada büyük ilgiyle karşılanmıştı. 20. yüzyılın başında Alman araştırmacı Hans Rott, Aksaray yakınındaki Ihlara Vadisi ve içindeki kaya kiliselerini bilim dünyasına tanıtmıştı. 1907-1912 yılları arasında bölgede incelemeler yapan Fransız araştırmacı G. de Jerphanion’un “Kapadokya Kaya Kiliseleri” adlı 7 ciltlik anıtsal eseri, kaya kiliseleri, manastırlar ve içindeki duvar fresklerini sistematik şekilde inceleyen ilk büyük çalışma olmuştur. Bu öncü yayınlardan sonra Kapadokya üzerine birçok farklı monografi yayımlanmış, bu eserlerle Batı dünyası Kapadokya’yı daha da yakından tanımış ve buraya olan ilgi artmıştır. Kapadokya’nın benzersiz kültürel peyzajları ve fresklerle bezeli kaya oygu mekanları, dünya genelinde milyonlarca kişinin Kapadokya’ya gelmesinin ilgi kaynağını oluşturmuştur. Ancak, tüm bu fotoğrafların belgelediği harikalar diyarı, bugün beton yapılaşmanın ve iş makinelerinin tehdidi altındadır. Son dönemde denetimsiz kitle turizminin artması, bu rantsal fiziki müdahalelerin önünü almazsa, Kapadokya bölgesinin benzersiz büyüsü bir daha geri gelmemecesine yok olacaktır. Bu açıdan, UNESCO’nun 1985 yılında “Göreme Tarihi Milli Parkı ve Kapadokya’nın Kayalık Alanları” olarak Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Listesi’ne alınma kriterlerini titizlikle ve ödünsüz korumalıyız.