Dünya’da Oksijenin Kaynağı: Karanlık Oksijen
Dünya’da yaşamın oluşumu ve sürdürülebilirliği açısından oksijen, hayati bir öneme sahiptir. Oksijenin kaynağını düşündüğümüzde, aklımıza ilk olarak bitkilerin ve alglerin fotosentez yoluyla karbondioksiti güneş ışığı yardımıyla oksijene dönüştürdüğü gelir. Ancak, yakın zamanda Nature Geoscience dergisinde yayımlanan bir araştırma, okyanusların derinliklerinde “karanlık oksijen” olarak adlandırılan bir olguya dikkat çekiyor. Bu buluş, oksijenin oluşumu ve gezegenimizde yaşamın ortaya çıkışıyla ilgili teorileri köklü bir şekilde değiştirebilir.
Araştırmacılar, bu buluşun etkileyici olduğunu ancak aynı zamanda birçok sorunun da gündeme geldiğini belirtiyor. “Karanlık oksijen” kaynağının ilk olarak 2013 yılında keşfedildiği ifade ediliyor. Çalışmada, okyanus tabanındaki polimetalik nodüller adı verilen doğal mineral birikintilerinin, herhangi bir ışık kaynağı olmaksızın oksijen üretebildiği gözlemlendi. Yıllar süren keşifler sonucunda, fotosentez gerçekleştirebilen organizmaların bulunmadığı bu haznelerin su altına gönderilmesiyle daha fazla veri elde edildi. Bu haznelerdeki oksijenin zamanla dağılması ve tükenmesi beklenirken, araştırmacılar aksine oksijen salınımının arttığını fark ettiler.
Bu durum üzerine keşif ekibi, daha fazla araştırmacıyla iş birliği yaparak bu ilginç olayı derinlemesine inceleme kararı aldı. İncelemeler sırasında, insan eli boyutlarında olan nodüllerin tek başına 0,95 volta kadar çıkabilen voltajlar üretebildiği keşfedildi. Daha fazla nodül bir araya geldiğinde, voltajın artış gösterdiği gözlemlendi. Bu şekilde açığa çıkan enerji, deniz suyunun elementlerine ayrılması için gereken elektroliz işlemi için gerekli olan 1,5 volta ulaşmak için yeterli olabilir. Araştırmacılar, bu tür bir “doğal pil” oluşumunun okyanustaki karanlık oksijen üretimini açıklayabileceğini öne sürüyor.
Eğer bu doğal pil ve oksijen kaynağı doğrulanabilirse, gezegenimizdeki yaşamın başlangıcı hakkında mevcut düşünceleri yeniden değerlendirmemiz gerekebilir. Okyanusların karanlık derinliklerinde bile doğal yollarla oksijen üretiliyor olması, gezegenimizde oksijen soluyarak yaşayan canlıların ortaya çıkışına dair var olan bitki ve fotosentez teorilerinin güncellenmesini zorunlu kılabilir. Ayrıca, bu polimetalik nodüller sadece gezegenimizdeki yaşamın başlangıcına katkıda bulunmakla kalmayıp, günümüzde bu yaşamın sürdürülmesine de yardımcı olabilir.
Kobalt, bakır, lityum ve manganez gibi birçok değerli madeni içeren bu mineral nodülleri, büyük ölçekli madencilik şirketleri tarafından uzun süre boyunca potansiyel bir metal kaynağı olarak değerlendirilmiştir. Üstelik, oksijenin arttığı anormalliği ilk fark eden keşif ekibi de böyle bir şirket için araştırmalar yapıyordu. Eğer bu mineral kaynakları okyanusun derinliklerinde yaşamın devam etmesine katkı sağlıyorsa, bu metallerden faydalanma çalışmalarının yeniden gözden geçirilmesi veya bu hedeflerden vazgeçilmesi gerekebilir.