Köpekbalıkları: Gizemli ve Çeşitli Dünyaları
Köpekbalıkları denilince akla genellikle büyük, yırtıcı deniz canlıları gelir. Ancak, denizlerimizde, göllerimizde ve okyanuslarımızda pek çok farklı türde köpekbalığı yaşamaktadır. Özellikle “Büyük Beyaz” gibi bazı türler, sinema filmleri sayesinde oldukça popüler hale gelmiştir. Bununla birlikte, en küçük köpekbalığı türü olan cüce fener köpekbalığı, boyutlarıyla herkesi şaşırtmaktadır.
Cüce fener köpekbalıkları (Etmopterus perryi), fener köpekbalığı cinsinin Etmopterus nadir ve yakalanması oldukça zor üyeleridir. Bu tür hakkında sahip olduğumuz bilgiler, yalnızca Güney Amerika kıyılarında gerçekleştirilen birkaç gözlem ve rastgele yakalamalardan elde edilmiştir. Cüce fener köpekbalıklarının, Batı Orta Atlantik’te 283 ile 439 metre derinliklerde yaşadığı tahmin edilmektedir.
Genel olarak bu köpekbalığı türünün yakalanması oldukça zordur, bu nedenle kesin bilgiler vermek güçtür. Ancak, cüce fener köpekbalıklarının en fazla 21.2 santimetre uzunluğa ulaşabildiği bildirilmiştir. 2021 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada, 151 örnek yakalanmış ve bu örneklerden biri 28.9 santimetreye ulaşarak tür için bir rekor kırmıştır. Bu türün kafası, vücudunun çeyreğini oluşturarak dikkat çekmektedir. Ayrıca, cüce fener köpekbalıklarının etkileyici bir şekilde yaklaşık 60 dişe ve oldukça büyük gözlere sahip oldukları gözlemlenmiştir.
Cüce fener köpekbalıkları, kahverengi bir vücuda sahip olup, vücutlarında siyah işaretler bulunmaktadır. Bu işaretlerden bazılarının, ışık üretebilen hücreler olan fotoforlara sahip olduğu biliniyor. Bu ışıkların, cüce fener köpekbalıklarının daha küçük avları kendine çekmesine yardımcı olduğu düşünülmektedir. Ne yazık ki bu minik köpekbalığı türü, IUCN’in soyu tehlikede olan türler listesinde yer almaktadır. Türün yaşam alanlarının tam olarak bilinmemesi ve derin deniz balıkçı trollerinin yarattığı tehditler, bu durumun en önemli sebeplerinden biridir.
En küçük köpekbalığı türünün aksine, bilinen en büyük köpekbalığı türü balina köpekbalığı (Rhincodon typus) ise, 18 metreye kadar uzanabilen devasa boyutlarıyla daha korkutucu bir görünüm sergilemektedir. Bu iki tür arasındaki farklılık, okyanusların derinliklerindeki yaşamın ne kadar çeşitlilik arz ettiğini gözler önüne sermektedir.