Hafta sonu Lido Adası’nda toplanan binlerce kişi, Gazze halkını aç bırakmaya ve topraklarını terk etmeye zorlayan savaş suçlarına karşı bir gösteri düzenledi. Beklenenden yoğun katılımın yaşandığı bu alanın girişinde polis kordonu aşılamadı ve göstericilerin yükselen sesi yankı buldu. Ayrıca, Venice4Palestine çağrısına destek veren ünlü isimler çoğalmaya başladı; Ken Loach ile birlikte Guillermo del Toro, Todd Fields ve Michael Moore gibi isimler de imza attı.
Eleştiriler ve tartışmalar içinde, sinema dünyasından isimler afişleri ve filmleriyle yankı uyandırdı. Özellikle yeni çalışması Father Mother Sister Brother ile 21 Altın Aslan adayları arasında yer alan Jim Jarmush’un, yapımcısı Mubı’yi Sequoia Capital ile bir anlaşma yaptığı için eleştirmesi dikkat çekti. Savaş haberlerinin ardı arkası kesilmiyor; Gazze’de ve Ukrayna’da kısa vadeli bir ateşkes beklenmiyor; büyük savaşlara hazırlıklar ise hız kesmiyor. Avrupa Birliği ülkeleri silahlanmaya milyarlarca Avro ayırırken nükleer güçler yarışını daha da kızıştırıyor. Halklar, savunma sanayisinin gelişimi için kemer sıkmanın kaçınılmaz olduğuna inandırılmış durumda.

Bu bağlamda, sanat ve kültürün yatırımlarının küçülmesiyle ilgili endişeler de artıyor; turizmdeki durgunluk Laguna üzerinde bile hissediliyor. Peki ne yapılmalı? Tepki göstermek, haksızlıklar ve manipülasyonlara karşı durmak, barışı ve demokrasiyi savunmakla birlikte küresel dengelerin kırılgan noktalarını analiz etmek giderek daha önemli hale geliyor. Bu sorulara yanıt ararken, Fransız yönetmen Olivier Assayas’ın ciddi bir kitabı uyarlayan yaklaşımıyla öne çıkan bir proje karşımıza çıkıyor.
Kremlin’in Büyücüsü adlı film, gerçek olaylardan yola çıkarak çözümlemeler üreten, yeni teoriler üreten bir incelemeyi sinemaya taşıyor. Ünlü aktör Jude Law’un Rusya’da yükselen milliyetçi ve militarist temasını işleyen portresi ile Paul Dano‘nun baş danışmanı Vadim Baranov’u içten bir şekilde canlandırması, eleştirel bir bakışla dünyayı kavrama çabasını kuvvetlendiriyor. Film, kolay izlenirlikten ziyade derinlemesine düşünceyi tetikleyen bir deneyim sunuyor.
İzleyiciye göre bu yapıt, aynı zamanda, Bigelow’un son filmleri ve Netflix’in hızlı televizyon dizilerinin boğucu etkilerinden kaçınan, daha sakin ve düşündürücü bir sinema diliyle fark yaratıyor.
RAJAB’IN ACI ÖYKÜSÜ bölümünde Gazze’ye odaklanan bu çarşamba, festival ekranlarında Hind Rajab’ın trajik öyküsünü anlatan Hind Rajab’ın Sesi ile yankılanacak. Kaouther Ben Hania’nın yönettiği bu belgesel, 29 Ocak 2024’te Gazze’de yaşamını yitiren küçük kızı anımsatıyor.
‘YABANCI’ BEYAZPERDEDE bölümünde ise Altın Aslan yarışında romanların uyarlamaları öne çıkıyor. François Ozon’un Yabancı adlı başyapıtı, Albert Camus’nün eserinin özünü etkileyici bir biçimde sinemaya aktarıyor ve dünya gerçeklerinin giderek karmaşıklaştığı bir dönemde edebiyatın gücünü öne çıkarıyor. Kafka ve Camus’nün evrensel temalarının günümüzün anlamsızlığına dair benzer kaygıları nasıl ifade ettiği, bu film üzerinden yeniden düşünülüyor.













