Yeni ve kapsamlı araştırmalar, kuş gribi virüsü H5N1’in dünya genelinde hayvanlar arasında hızla yayılmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Özellikle evcil kedilerin bu süreçteki rolü ve potansiyel riskleri, bilim insanlarının dikkatini çekiyor. Güncel çalışmalar, virüsün sadece kuşlar arasında değil, memeliler üzerinden de geçiş imkanını artırdığını gösteriyor. Bu gelişmeler, küresel sağlık ve hayvan koruma politikalarında yeni önlemler alınması gerektiğine işaret ediyor.
Son yıllarda H5N1 suşunun, farklı hayvan türlerine adapte olacak şekilde genetik yapısında önemli değişiklikler geçirdiği gözlemlendi. Bu durum, bilim camiasında “panzootik” olarak adlandırılan, çok sayıda hayvan türünü kapsayan geniş çaplı salgın riskini artırıyor. İnsanlara bulaşma ihtimali henüz sınırlı olsa da, virüsün evrimsel gelişimi, olası yeni enfeksiyon dalgalarının kapıda olduğunu gösteriyor. Özellikle, en sık temas halinde olunan memelilerden biri olan kedilerin, bu süreçteki rolü ve önemi net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Maryland Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu’ndan Doçent Dr. Kristen Coleman, virüsün kuşlardan kedilere, hatta inekler ve diğer memelilere geçişinin ciddi endişe kaynağı olduğunu belirtiyor. Coleman, özellikle yaz aylarında, hem çiftlik ortamlarında hem de vahşi doğada vaka sayılarında artış beklediklerini ifade ederek, kuş gribinin kediler için yüksek oranda ölümcül olduğunu vurguluyor. Bu süreçte, kedilerin enfekte kuşları avlayıp yemeleri, virüsün yeni hayvan ve insanlara ulaşmasına aracılık eden önemli bir bulaşma yolu olarak öne çıkıyor.
Son 20 Yıllık Veriler ve Enfeksiyonun Yaygınlığı
İnsan sağlığı açısından kritik öneme sahip olan bu araştırma kapsamında, 2004 – 2024 yılları arasında yayımlanmış bilimsel literatür detaylı biçimde incelendi. Bu analizde, toplamda 607 vaka tespit edildi ve bunlardan 302’sinin ölümle sonuçlandığı belirlendi. Enfekte olmuş kediler, ev kedileri dahil olmak üzere 12 farklı kedi türünde görüldü. Ancak, araştırmacılar bu sayıların yalnızca görünen kısmını temsil ettiğini, gerçek enfeksiyon oranlarının çok daha yüksek olabileceğini düşünüyor. Çünkü, pek çok vaka, sadece hayvanların ölümünden sonra teşhis edilebiliyor ve aktif bir izleme sistemi bulunmuyor.
Enfekte kedilere genellikle, enfekte kuşları avlayıp yemeleri veya diğer enfekte hayvanlarla doğrudan temas kurmaları yoluyla ulaşılıyor. Ayrıca, başka bulaşma yolları da var:
- Çiğ tavuk eti tüketimi,
- Enfekte memelilerle yakın temas,
- Enfekte ineklerden çiğ süt içilmesi,
- Kedi-kedi arasında yaygın temas.
Çiftlik kedilerinin özellikle bu çoklu bulaşma yolları nedeniyle yüksek risk altında olduğu düşünülüyor. Bu noktada, enfekte kedilerde görülen semptomlar ve ölüm oranları da dikkat çekiyor. Semptomlar arasında, beyin iltihabına benzeyen ensefalit ve davranışsal bozukluklar yer alıyor. H5N1 suşunun kedilerdeki ölüm oranı yüzde 90 civarında olup, virüs oldukça bulaşıcı ve ölümcül bir hal alıyor.
İnsanlar ve Kuş Gribinin Güncel Durumu
H5N1 kuş gribi, insanlar arasında da endişe verici bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Dünya genelinde, şu ana kadar yaklaşık 950 civarında insan vaka kayıtlara geçti ve bunların yaklaşık yarısı yaşamını yitirdi. ABD’de, 28 Nisan 2022 ile 7 Mayıs 2025 tarihleri arasında, toplam 70 doğrulanmış vaka ve bir ölüm rapor edildi. Ancak, şu ana kadar insandan insana bulaşma olgusu tespit edilmedi. Yine de, uzmanlar virüsün sürekli evrim geçirdiği ve bu durumun zamanla farklı bir seyir izleyebileceği uyarısında bulunuyorlar.
İlerleyen dönemlerde, yüksek riskli kedi popülasyonlarında HPAI (yüksek patojenik kuş gribi) ve diğer influenza virüslerinin yaygınlığını ölçmek amacıyla yeni araştırmalar yapılacak. Bu çalışmalar, hem hayvan hem de insan sağlığını koruma açısından büyük önem taşıyor. Çalışmalar, bilimsel makalelerde yayımlandıktan sonra, yeni önleyici tedbirlerin geliştirilmesine katkı sağlayacak ve kuş gribi tehdidine karşı alınacak önlemleri güçlendirecek nitelikte.
Sonuç olarak, H5N1 virüsünün yayılma alanları ve bulaşma yolları konusunda daha kapsamlı ve etkin izleme sistemleri kurulmalı, özellikle evcil ve vahşi kediler gibi potansiyel taşıyıcılar gözlemler altında tutulmalı. Bu sayede, hem hayvanların hem de insanların sağlığını tehdit eden bu büyük riskin önüne geçmek mümkün olabilir.








