Sanat tarihinin en ikonik ve derin anlamlar içeren çizimlerinden biri olan Leonardo da Vinci’nin Vitruvius Adamı, yüzyıllardır hem estetik hem de bilimsel açıdan insan bedeninin mükemmel oranlarını anlamaya çalışanların ilgisini çekiyor. Mona Lisa’dan sonra belki de Batı sanatının en tanınan ve üzerinde en çok spekülasyon yapılan figürü olan bu çizimin ardındaki gizemli geometrik sır ise nihayet gün yüzüne çıkmış olabilir. Üstelik bu sır, oldukça şaşırtıcı bir şekilde insanın ağız yapısıyla ve yüz anatomisiyle bağlantılı detaylar içeriyor.
1490 yılında Da Vinci tarafından çizilen Vitruvius Adamı, adını, MÖ 1. yüzyılda yaşamış Romalı mimar Vitruvius’tan alır. Vitruvius’un De Architectura adlı yapıtında, insan bedeninin ideal oranlarına dair detaylı açıklamalar yer alıyordu. Vitruvius’a göre göbek, vücudun merkeziydi; kişi sırtüstü uzanıp, kollarını ve bacaklarını açtığında, göbek merkezli bir çember çizildiğinde, elleri ve ayakları bu çemberin sınırına değiyordu. Ayrıca, insan boyu ile kolları iki yana açtığında genişliğin, aynı zamanda kare biçimini ortaya çıkardığı gözlemleniyordu. Da Vinci, bu metinden yola çıkarak, insan bedeninin mükemmel oranlarını görsel olarak temsil eden Vitruvius Adamı çizimini oluşturdu. Ancak Vitruvius’un yazdıklarında oranların hesaplanmasıyla ilgili net ve teknik bilgiler bulunmamaktaydı. Da Vinci’nin çizimi ilk bakışta bu boşlukları doldurmuş gibi görünse de, dönemin birçok sanatçısı benzer çalışmalar yapmayı denemiş ve çoğu başarısız olmuştu. Hatta, Leonardo’nun kendisi bile, çizimin tutarlı ve anatomik olarak doğru olması için metindeki bazı noktaları düzeltmek zorunda kalmıştı.
Geometrik Sırın Çözümü: Bonwill Üçgeni
Yüzyıllardır tartışılan ve tam anlamıyla çözülemeyen bu çizimin ardındaki temel geometrik sır, sonunda yeni bir bakış açısıyla yeniden ele alındı. Bu sefer çözüm, bir sanat tarihçisinden değil, bir diş hekiminden geldi. Rory Mac Sweeney, çizimin yanındaki Leonardo’nun notlarında gizli bir cevabın açıkça yazılı olduğunu ve kimsenin bunu doğru şekilde yorumlayamadığını iddia ediyor. Da Vinci, karakteristik el yazısıyla şu ifadeyi kullanmıştı: “Eğer bacaklarını, baş yüksekliğinin on dörtte biri kadar aşağıya açarsan ve ellerini baş hizasına kaldırırsan, uzuvların merkezi göbek olur ve bacakların arasındaki alan eşkenar bir üçgen oluşturur.”
Mac Sweeney’ye göre, bu eşkenar üçgen, diş hekimliği dünyasında oldukça tanıdık ve önemli bir yapıya işaret ediyor: Bonwill Üçgeni. 19. yüzyılda diş hekimi William Bonwill, alt çene fonksiyonunun en verimli şekilde çalıştığı noktaların, her iki çene eklemiyle alt orta ön dişler arasındaki mesafenin oluşturduğu eşkenar üçgenle belirlendiğini keşfetmişti. Bu yapı, yalnızca bir anatomik detay değil; aynı zamanda modern dental cihazların ve diş tedavi yöntemlerinin temelini oluşturan oranları barındırıyor. Mac Sweeney, bu üçgenin yalnızca iki boyutlu düzlemle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda üç boyutlu bir şekle — bir tetrahedrona — dönüştüğünü ve bu yapının tepe noktasının, alnın ortasında yer alan glabella noktasına uzandığını söylüyor. Böylece, hem kemiksel yapı hem de hareketli çene fonksiyonları bu geometrik düzenle anlam kazanıyor. Dahası, bu yapının oranı yaklaşık 1,63 ve Leonardo’nun çiziminde kullandığı 1,64 oranıyla neredeyse birebir örtüşüyor. Sweeney’nin aktardığına göre, bu oran yalnızca alt çenede değil, aynı zamanda kafatasının genel yapısında da gözlemleniyor.
Yüzlerce insan üzerinde yapılan çalışmalar, nasion noktasından inion noktasına kadar olan mesafe ile bregma ve inion arasındaki ölçümlerin karşılaştırıldığında, yaklaşık 1,64 ± 0,04’lük sabit bir oran ortaya koydu. Bu oran, sadece insanlara özgü ve ideal kafa oranlarını tanımlıyor. Elbette, Leonardo da Vinci’nin, bu yapıyı Bonwill Üçgeni gibi tanımlamalarla bildiğini söylemek mümkün değil; ancak, onun doğaya ve insan bedenine olan derin ilgisi ve anatomik detaylara olan tutkulu yaklaşımı göz önüne alındığında, bu geometrik ilişkiyi sezgisel veya deneysel olarak fark etmiş olması oldukça muhtemel. Da Vinci’nin not defterleri, modern anatomiyle şaşırtıcı derecede uyumlu detaylı çizimlerle doludur ve onun, doğadaki estetik ve matematik arasındaki sıkı bağı her zaman fark ettiğini gösterir. Bu bağlamda, Vitruvius Adamı’nın ardındaki gizemli geometrik sır, belki de insan bedeninin doğuştan gelen matematiksel uyumunu yansıtıyordur.