İstanbul’da geçtiğimiz hafta sonu başlayan Long Play Müzik Filmleri Festivali, müziğin sinemayla buluştuğu özel anları izleyiciyle paylaşmayı amaçladı. Açılış, Nezih Ünen’in yönlendirdiği Anadolu’nun Kayıp Şarkıları belgeseliyle gerçekleşti ve sonrasında sahnede, sürprizlerle dolu bir programla festival ritmine giriş yapıldı.

Kültür ve sinema dünyasının dikkatini çeken bu etkinlikte, kısa sürede kalıcılık bırakan sahneler ve belgesel gösterimleri öne çıktı. Yakın dönemin tartışmalı ve etkileyici çalışmalarından bazıları, izleyenlere müziğin hafızadaki yerini yeniden hatırlattı.

TEK YARIŞMA: BELGESEL formatında ilerleyen festivalin ilk yılında, yalnızca belgesel film yarışması düzenlendi ve bu yarışma, müziğin kültürel hafıza ve toplumsal aidiyet ile kurduğu bağı derinlemesine inceleyen yapımlara ev sahipliği yaptı. Birçok ülkeden gelen başvurular arasından finale kalan filmler arasında Bir Orkestranın İzinde (Musa Ak/Hasan Basri Özdemir) ve diğerleri yer aldı. Jüri, Bir Orkestranın İzinde filmini “en iyi belgesel ödülü”ne layık gördü; festival özel ödülü ise Bakırköy Underground filmiyle Berkay Şatır’a gitti.
Festivalin adına yakışır şekilde, bu özel bölüm, müzikle hafıza ve kimlik arasındaki köprüleri vurguladı ve katılımcılar için unutulmaz bir deneyim sundu.
‘HİKÂYELERİN YANSIMASI’ başlığı altında ilerleyen bölümde, festivalin kurucusu ve yönetmeni Gökçe Kaan Demirkıran’ın vizyonu sahneye getirildi. Demirkıran, iki farklı festivalin bir arada var olmasının kendi için anlamını ve bu birleşimin yarattığı motivasyonu şu sözlerle paylaştı: “Bu, tamamen kişisel bir inşa süreciydi; tartışılan fikirlerin, insanların ve ekiplerin birbirleriyle etkileşime girdiği bir alan yaratmak istedik.”
“Long Play’i yalnızca dinlemek için bir deneyim olarak düşünmedik; müziğin üzerine düşünülüp konuşulduğu ve paylaşıldığı bir alan olarak ele aldık. Sinemanın anlatı gücüyle müziğin buluşması, izleyiciye güçlü ve kalıcı bir etki sunuyor. Bu festival, yönetmenleri, müzisyenleri ve izleyicileri aynı zeminde buluşturarak samimi ve sürdürülebilir bir atmosfer yaratmayı hedefliyor” diyen Demirkıran, gelecek yıllarda da aynı ruhu sürdürmeyi planladıklarını ekledi.













