Nevra Serezli’nin Sahne Serüveni ve Sanat Yaşamı
Nevra Serezli, 1966 yılında sahneye adım attığından beri üretmeye, sanatını geliştirmeye devam eden değerli bir oyuncudur. Hâlâ sahnede aktif olarak yer almakta ve yeni projelerle izleyicisiyle buluşmaktadır. Bu uzun ve başarılı kariyer boyunca birçok anı ve deneyim biriktirmiştir. Aklıma ilk gelen sorulardan biri, neden henüz bir belgesel yapılmadığıdır. Çünkü bu ülkenin yürekli, aydınlık yüzleri, ustalarla aynı sahnede ve kamera önünde yaşanan bir yaşam öyküsü var. Bu ömür boyunca tanıklık ettiği olaylar, yaşadığı duygular ve sahneye olan tutkusu oldukça zengin bir içerik sunuyor.
Sanat Hayatında Dönüm Noktaları ve Anılar
“Hep teklif geldi, hep oynadım” diyerek sözlerine başlayan Nevra Serezli, hayatındaki dönüm noktalarını şöyle anlatıyor: Hayatım inişli çıkışlı gitmedi, hep istikrarlı ve istikrarlı ilerledi. Başlangıç yıllarında Haldun Dormen’in beni tiyatrosuna katması büyük bir şanstı. Genco Erkal’ın “Durdurun Dünyayı İnecek Var” müzikaline davet edilmem, Egemen Bostancı’nın “Hisseli Harikalar” müzikaliyle tanışmam ve Metin ve Zeki’nin bana “Devekuşu’na gel” demeleri, benim için önemli dönüm noktalarıydı. Bu fırsatları değerlendirerek hep ilerledim, pişmanlık duymadım. Çok az tiyatro oyunu denedim, daha çok kabare ve sahne deneyimiyle yoluma devam ettim. Şu an da altı yıldır Tiyatro Kare’de sahne alıyorum. Kendimi alıştığım ve sevdiğim bir ortamda buldum ve oradan ayrılmayı düşünmüyorum.
Tiyatrodaki Değişimler ve Günümüz Sanatı
“Tiyatro her zaman benim hayatımdaydı ve değişimleri yakından gözlemliyorum” diyen Nevra Serezli, sözlerine şöyle devam ediyor: 1966’dan beri aynı heyecan ve arzuyla sahneye çıkıyorum. Tiyatro, dünya genelinde ciddi bir değişim ve gelişim içinde. Çok modern, farklı ve u’topik eserler sahneleniyor, yeni anlayışlar ortaya çıkıyor. Türkiye’de de alternatif tiyatrolar ve yeni nesil genç oyuncular sayesinde bu değişimler yaşanıyor. Teknolojiyi ve güncel gelişmeleri yakından takip etmek, genç kalmak ve yeni nesil ile iletişim kurmak önemli. Bu sayede hem gençlerle sohbet edebiliyorum hem de gelişiyorum. Bu gelişim ve değişim, tiyatronun canlı ve dinamik yapısının göstergesidir.
Klasik ve Çağdaş Tiyatro Anlayışları
“Klasik tiyatroyu daha çok benimsiyorum” diyen Serezli, klasik metinlerin önemine vurgu yapıyor: Shakespeare, Çehov gibi ustaların eserleri, her zaman sahnede yer bulmalı. Günümüzde ise klasikler yerine çağdaş tiyatro daha popüler hale geldi. Almanya’da Maximilian Schell’in Hamlet performansını izlediğimde, sahneye ve oyunculuğa olan saygım daha da arttı. Yeni bakış açıları ve anlayışlar elbette değişebilir, ama temel değerleri korumak önemli. Teknolojiyi ve yeni teknikleri kabul etmek gerekir, çünkü bunlar sahneye renk ve canlılık katıyor. Mesela son birkaç yılda büyük sahnelerde, müzikallerde yapılan işler oldukça başarılı ve seyirciyi cezbedici. Estetik ve görsel açıdan zengin gösterimler, insanları sahneye çeken önemli unsurlar. Güzel ve kaliteli yapımlar, Türkiye’nin sanat alanındaki gelişimini gösteriyor. Ben de profesyonel ve virtüöz oyuncuların sahne performanslarını, seslerini ve vücut dilini takdir ediyorum. Bu tarz performanslar, sanatın özünü yansıtır ve beni her zaman etkiler.
Tek Kişilik Oyunlar ve Sahne Deneyimleri
“Size hiç tek kişilik oyun teklifi geldi mi?” sorusuna, Sevdiğim ve alışkanlık haline getirdiğim sahne tarzını, birkaç kişilik performansları tercih ederim. Tek kişilik gösteriler, genellikle şova yakın ve teatral anlatımdan uzak olabilir. Eğer gençken, vücut dilimi, şarkı söyleme ve dans yeteneklerimi kullanarak sahnede olsaydım, muhtemelen bu tarz gösterileri yapardım. Seyirciyle doğrudan iletişim kurmak, göz göze gelip onları etkilemek benim için önemli. Artık yaşım ve tecrübemle, bu tarz performanslar bana pek uygun değil, ama gençlikte böyle birçok deneyimim oldu. Tek kişilik gösterilerde, genellikle şov ve performans iç içe geçer ve seyirciyi etkilemek için çeşitli teknikler kullanılır. Yine de, sahnede olmayı, sahne atmosferini ve seyirciyle buluşmayı çok seviyorum.
Kemal Sunal ve Adile Naşit Anıları
“Kemal Sunal’ı anlatmak zor” diyen Serezli, onunla ilgili anılarını şöyle anlatıyor: Onunla çekim dışında pek vakit geçirmedim, çünkü aşırı ciddiydi. Bir köşesinde oturur, ciddi ve disiplinliydi. Gülmek ve eğlenmek için pek fırsatımız olmadı. Onunla ilgili komik anıları anlatmak pek mümkün değil; daha çok onun disiplinli ve saygılı duruşunu hatırlıyorum. Adile Naşit ile çalışmak ise ayrı bir güzel anıydı. Onu hep kahkaha dolu ve neşeli olarak biliriz, ama aslında iç dünyasında derin duygular ve yaşadığı acılar vardı. Oğluyla ilgili yaşadığı zorluklar ve içsel dünyası, gözlerinin dolmasına neden olurdu. Ankara’da 56 gün boyunca aynı otelde, tek odada birlikte kaldık. Hisseli’yi oynarken yaşadığımız bu süreçte, paylaştığımız duygular ve yaşadıklarımız unutulmaz. Adile Hanım, hayatımda hep olmasını istediğim, sevgi ve samimiyet dolu bir insandı. Onu da çok erken kaybettik ve bu kayıp bizler için büyük bir boşluk oluşturdu.
Sihirli Annem ve Yeni Film Projeleri
“Son filminiz Sihirli Annem’in gösterime girmesine az kaldı” diyen Serezli, bu projeye ilişkin detayları şöyle anlatıyor: Çocukların ve ailelerin sevdiği, özlediği Sihirli Annem dizisi ve filmi, yeni jenerasyon tarafından da ilgiyle takip ediliyor. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar ve yorumlar, bazılarının olumsuz eleştirilerine rağmen, bizler bu yapımı büyük bir emek ve sevgiyle hazırladık. Eskisi gibi olmamış, tarzımız değişmiş gibi görünse de, aslında otantik ve doğal kalmaya çalıştık. Bu projede, yaşlanmış halimle oynamayı tercih ettim, çünkü gerçekçilik ve samimiyet önemliydi. Modern teknolojileri kullanmadık, doğal ve içten bir performans sergiledik. İnsanlar eleştirebilir, ama önemli olan, izleyicinin ve oyuncunun duygularına dokunabilmek. Bu yüzden, filmi izlemelerini ve kendi yargılarını oluşturmalarını öneriyorum. Her sanat eserinde olduğu gibi, değerlendirme ve eleştiri özgürdür, önemli olan içten ve samimi olmaktır.