Çağdaş sanatın sınırlarını zorlayan ve eserlerinde gerçeküstü ile absürt hikâyeleri pop-art anlatımlarla harmanlayan Recep Batuk, sanatseverlerin karşısına “Sokaklar ve İzlenimler” adlı yeni sergisiyle çıkıyor.
Miami ve İstanbul’un çarpıcı zıtlıklarından beslenen Batuk, bu iki metropolün sokaklarını, insanlarını ve dinamiklerini özgün bir dille tuvaline taşıyor. Galeri Diani’nin ev sahipliği yaptığı bu sergi, Batuk’un sıra dışı gözlem yeteneği ve renkli anlatımıyla kent yaşamının karmaşık dokusunu ortaya koyuyor.
Recep Batuk ile sanatla iç içe bir sohbetin kapısını araladık.
Röportaj: Ezgi Aydoğanoğlu
“Sokaklar ve İzlenimler” serginizde Miami ve İstanbul sokaklarını bir araya getiriyorsunuz. Bu iki şehirden bir tema yaratma fikri nasıl ortaya çıktı?
İstanbul ve Miami coğrafi konum olarak birbirlerinden çok uzakta olsalar bile, enteresan biçimde birbirleri ile çok yakın anlamlar içeren ortak kavramları barındırıyorlar. Özellikle bizdeki mahalle kültürünün Miami’deki karşılığı olarak Güney Amerikalı göçmen yoğunluğun bulunduğu gettoları söyleyebiliriz. Gettolardaki bu insanların yaşam tarzı, aile ilişkileri hatta ticari anlamda alışverişleri ve bunun gibi birçok durumlar benim düşüncemde ortak bir tema yaratma fikrini tetikleyen unsurlar oldu
Eserlerinizde sıklıkla rastladığımız gerçeküstü ve absürt ögeler, sanatınızda nasıl bir rol oynuyor?
Eserlerdeki absürt ve gerçeküstü ögeler benim dünyayı algılama ve görme biçimim.
Âdeta birer yansıması gibidirler, bu resmimi daha ben yapan ve popülerleştiren bir durum.
Pop-art anlatımlara yakın ürünler veriyorsunuz. Pop kültür unsurlarının güncel konumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Pop-art kültürü günümüzde yeni kuşaklar tarafından daha da çok kullanılan bir sanat öznesi haline geldi ve âdeta bu kuşağın birbirleri ile olan iletişim dili gibi. Ve günümüzde sanki bir sanatsal malzeme yığınağı oluşturuyor.
Canlı renk tonları ve dinamik kompozisyonlar kullanırken sanatseverlerde ne tür duygular uyandırma arzusundasınız?
Aslında buna buradaki amaca, çoğunlukla fovist renkler kullanarak izleyicinin beynine birer uyarı gönderip resim ile olan kontağında daha heyecanlı bir bağ kurmak adına yapılmış sistematik bir mühendislik dizaynı diyebiliriz. Tabii ki o mühendisliğe kompozisyon üzerindeki figürsel, mekânsal dağılım da bu anlamda büyük destek veriyor.
İstanbul ve Miami dışında, sanatınıza ilham veren diğer şehirler, mekânlar, insanlar var mı?
Her şehrin gettoları, mahalleleri ve bu anlamda oralarda yaşayan insanları radarıma giren ve resmimi destekleyen âdeta birer malzemedir. Tabii buradaki esas özne değişik kültürler yumağıdır.
Sanat dünyasında çalışmalarını özellikle takip ettiğiniz, radarınızdaki isimler kimler?
Özellikle genç sanatçılar ve genç sanatçıların içinde sokak sanatı üretenler diyebilirim. Bu yaş grubu şehrin ve yaşadığı dönemin dinamiğini elinde tutan ve belgeleyen isimlerdir.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim bölümü mezunusunuz. Ayrıca kendi atölyenizde de dersler veriyorsunuz. Okul ve sanat tartışmalarındaki birbirlerini besliyor ya da özgünlüğü ket vuruyor gibi keskin tarafları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Resmin tam anlamıyla matematik gibi bir işlem bir ders olduğunu düşünmüyorum. Bu daha çok kişinin kreatif yani yaratıcı tarafının devrede olabileceği bir şey… O yüzden okullu olmak ya da kullanılan tabirle okullu olmamak arasında en somut ve birleştirici noktanın bu olduğu, bunun dışında ciddi bir eğitimin her zaman avantaj sağladığı düşüncesindeyim.
Kimisi berrak bir zihinden kimisi kaotik ruh halinden beslenir. Sizin çalışma motivasyonunuzdaki temel pratikler neler?
Benim için temel pratik sanatıma payanda olan beni sanatım adına besleyen sokaklarda yaptığım gözlemlerdir. Bu gözlem kavramını her türlü anlamda algılayıp ve her türlü pencereden bakıp resmimde bunun yansımalarını izleyici ile paylaşabilirim. Benim tarafımdan hızlıca pratiğe geçirilebilen bir sonuç olarak karşıma çıkar
Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz sergilere baktığınızda kariyerinizdeki gelişim ve dönüşüme ilişkin hisleriniz nedir?
Zaman içerisinde teknik anlamda ve içerik anlamında yoğun bir değişim ve farklılık diyebiliriz. Bu algı beni ziyadesiyle mutlu eden ve gelişim sürecimin doğru çizgide gittiğini âdeta belgeleyen bir kanıt.
Bir sanatçı bunu mutlaka aklının köşesinde tutmalıdır, dediğiniz bir öğreti var mı?
Bence bu anlamda en güzel öğretici sabır ve cesarettir diyebilirim.