Edebiyatın derinliklerine uzanan bir tren gibi, Sincan İstasyonu yıllardır Türk şiir ve edebiyat dünyasına kesintisiz katkı sunmaya devam ediyor. İlk sayısını 2007 yılında yayımlayan bu kıymetli dergi, bugün 134. sayısıyla edebiyat severlerle buluşmanın gururunu yaşıyor. Kasım-Aralık 2024 tarihli bu özel sayı, derginin edebiyat dünyasındaki köklü yerini ve ustalığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sincan İstasyonu, yalnızca bir yayımlama alanı olmanın ötesinde, edebiyatın düşünce ve tartışma platformu haline gelmiştir. Genç yeteneklere kucak açarken, usta isimlerin birikimini okurlarıyla paylaşmayı kendine misyon edinmiştir. “Böyle bir dünyada şiir ne işe yarar?” ve “Aydın şair sıfatı tarihe mi karışıyor?” gibi derin meseleleri gündeme taşıyarak, edebiyat dünyasının vicdanını ve işlevini sorgulayan bir mecra olmayı başarmıştır.
134. sayının kapağı, edebiyat tutkunlarına güçlü bir selam gönderiyor. Arife Kalender, “Şiir ve Ben” başlıklı yazısıyla, şiirle olan kişisel yolculuğunu ve derin bağını samimiyetle paylaşıyor. Zeki Z. Kırmızı, “İçimdeki Şiir Hayvanı” yazısıyla, okuyucuları iç dünyalarını şiir aracılığıyla keşfetmeye davet ediyor. Sencer Başat ise “Ergin Günçe ve Ankara” başlıklı yazısıyla, edebiyat ve şehir arasındaki ilişkiye dair içten bir perspektif sunuyor.
Bu sayıda yer alan şiirler ve yazılar, derginin çeşitliliğe verdiği önemi bir kez daha ortaya koyuyor. Niels Hav, Kaan Eminoğlu, Yaşar Bedri ve Merve Arı Sunar gibi tanınmış isimlerin yanı sıra, genç şairlere ve çeviri eserlere de geniş bir yer veren dergi, okurlarına hem tanıdık hem de taze bir edebi dünya sunuyor. Yazılar ve eleştiriler, edebiyatın güncel meselelerini derinlemesine irdeliyor, okuyucuları düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor.
Sincan İstasyonu, edebiyat dünyasında derin ve kalıcı bir yer tutmayı başarmış bir yayın. 134. sayısıyla, okurlarını şiir ve yazının iyileştirici, düşündürücü ve dönüştürücü gücüne bir kez daha inandırıyor. Bu dergi, yalnızca bir edebiyat yayını değil; Türk edebiyatının vicdanı, yaratıcı bir pusulası ve düşünsel bir sesi olarak yolculuğuna devam ediyor.
Sincan İstasyonu’nun bu durağı, edebiyatın bitmeyen yolculuğunun bir parçası olarak zihinlerde kalmaya ve ilham vermeye devam edecek.