60 Yılın Hikâyesi: Suna Keskin
Uzun bir sanat yolculuğu, neredeyse bir asır… Zorluklar, mutluluklar ve hüzünler hepsini barındıran bu hikâyenin kahramanı, usta oyuncu Suna Keskin. Dile kolay, sahne üzerinde tam 60 yıl! Keskin, sanat dolu yıllarını yine sahnede kutlayacak. Sanatçı, yarın saat 20.30’da “Ahududu” adlı oyunla Atatürk Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak. Ayrıca oyun sonrası Erol Keskin Ödül Töreni düzenlenecek. Bu ödül, Nezaket Erden’e verilecek ve genç sanatçıya ödülü Suna Keskin takdim edecek.
Sanatla geçen 60 yıl dile kolay, ama… Söz sizde, neler söylemek istersiniz?
Evet, 60 yıl gerçekten de dile kolay. Bu süre içinde sadece 20 değil, 30 değil, tam 60 yıl boyunca sahneye çıktım. Oyunculuk benim için vazgeçilmez bir tutku. Bu yıllar, hiç aralıksız çalışan bir oyuncu olarak hayatıma anlam katan değerli bir dönem. Her dönem güzellikler yaşadım, zorluklarla da karşılaştım ama her şeye rağmen yoluma devam ettim. 60 yılda, istediğim hemen hemen her rolü oynadım ve bu süreçte doyuma eriştiğimi söyleyebilirim.
PERDE BİNLERCE KEZ AÇILDI!
Suna Keskin, sizin için perde kaç kere açıldı? Bu uzun yolda yaşadığınız zorlukları, mutlulukları bizimle paylaşır mısınız?
Kaç kere açıldığını saymadım ama her yıl sahnede yer aldım. Sene 365 gün olduğuna göre, her yılın yarısını oyunla geçiriyorsam, binlerce kez açıldığını söyleyebilirim. O perdenin açılması, kapanması ve sonunda verdiğimiz selam, dünyanın en güzel hissi. Bu keyif, başka hiçbir şeyde elde edilemez, benim için çok değerli. Her dönemde mutluluklar da zorluklar da yaşadım. Özellikle turnelerde yol ve konaklama zorlukları, oyunu bir şehirden başka bir şehre taşımak oldukça zordu. Şimdi her şey biraz daha kolaylaştı. Belki de yaşımdan dolayı bana daha fazla kolaylık sağlıyorlardır, kim bilir? Zorlukları her dönem göğüsledik, çünkü çok güzel bir meslek icra ediyoruz ve bu meslek beni mutlu etti. Mutluluk, daha fazla oynamama sebep oldu. Zorluklardan bile bir tat aldım. Güçlükleri sonunda verdiğin selamla ve aldığın alkışlarla unuttum. Her şeye olumlu tarafından bakarım ve iyi şeylere yönelirim. Oyunun hakkını vermişsen ve işini iyi yapmışsan, mutlu olursun. Seyirciye güzel bir iş çıkardığına inandırmak ve yaptığın şeyi aktarabilmek büyük bir mutluluk. Ayrıca yasaklar ve sorgulamalar gibi sorunların artık olmamasını diliyorum; bunların geçmişte kalması gerektiğine inanıyorum.
60 yılın en başından bugüne baktığınızda, ülke ve sanat adına politik olarak yeni nesilde ilerleme mi görüyorsunuz yoksa yozlaşma mı?
Yeni nesil, yani genç kuşak, her şey demek. Politika, sanat, ekonomi; ülke için genç kuşak her anlamda çok önemli. Eğer yeni nesle güvenmezsek, bizim neslimiz için bu çok acı olur. Bu nedenle ben genç nesle güveniyorum. Genç oyuncularımız ve gençler muhteşemler. Özellikle pandemi döneminde ummadığımız kadar bir patlama yaşandı. Sanat ile dünyada ve ülkemizde birçok köprü kuruluyor. Genç oyuncularımızdan umutluyum; dünyadaki yerimizi onlarla alabileceğimize inanıyorum. Gençlere “Yürüyelim arkadaşlar” diyorum.
GENÇ OYUNCUYA EROL KESKİN ÖDÜLÜ!
Perşembe günü sizin için bir gece düzenleniyor, duygularınızı bizimle paylaşır mısınız?
Bu konuda çok hassasım ve gerçekten çok duygulandım. Benim isteğim dışında gelişti. Sevgili Nedim Saban benim için organizasyonu gerçekleştirdi. O gece için oldukça heyecanlıyım. Dokuz sezondur oynadığımız “Ahududu” oyununu sahneleyeceğiz ve o gecenin sonunda bir merasim olacak. 60. yılımda Erol Keskin anısına genç kuşak ödülünü vermek benim için çok önemli. İki yıldır düşündüğüm bir şeydi. Genç bir oyuncuya veriyor olmamız benim için kıymetli. O gece benim için çok duygusal ve hassas geçecek, umarım düşündüğüm gibi güzel olur.
‘BÜTÜN KADINLAR BİR ARAYA GELİP ÇIĞLIK ATMALIYIZ!’
Bugün kadınlarımız ve çocuklarımız için korkunç bir vahşetin içindeyiz. Siz bir sanatçı olarak bu ülkenin yöneticilerine ve annelere neler söylemek istersiniz?
Gerçekten çok acı. Her gün içimiz dağlanıyor ama ne yazık ki bunun önüne geçemiyoruz. Peki, neden geçemiyoruz? Çünkü cehaletin önüne geçemiyoruz. Annelerimiz ve kadınlarımız daha donanımlı ve hassas olmalı. Neden biz çocuklarımızı koruyamıyoruz? Bu vahşet nasıl birdenbire patlak verdi? Bunlar vardı da biz mi bilmiyorduk? Hakikaten çok acı. Tabii ki kadınlar, birlik olup ses çıkartmalıyız. Bütün kadınlar bir araya gelerek çığlık atmalıyız. Artık yeter! Bu konuda aklım başımdan çıktı diyebilirim.