TULUĞ TIRPAN & SERKAN ÇAĞRI ‘HOMELAND’ (DROM MÜZİK)
“Homeland” albümünün ismi, ilk dinleyişte hangi ülkeye ait bir müzik tarzıyla karşılaştığınızı anlamanızı güçleştirebilir. İlk başta, farklı ülkelerden gelen müzisyenler tarafından çalınmış ve kaydedilmiş eserlerden oluştuğu izlenimi uyandırsa da, gerçekte bu müzik tamamen bizim topraklarımızdan besleniyor. Piyanoda Tuluğ Tırpan, klarnette Serkan Çağrı, vurmalı çalgılarda Mehmet Akatay ve basta Mehmet Özen’in yer aldığı bu proje, memleket genelinde sıkça karşılaşabileceğimiz türden bir iş değil. Hepsinin ötesinde, sahip olduğu müzikalite ve stil itibarıyla piyasanın endişelerinin çok ötesinde bir duruş sergiliyor.
Çalgılar, hem Doğulu hem de Batılı unsurları barındırırken, müzikal anlayış iki dünyayı da deformasyona uğratmıyor. İki dünyanın ortaklığında ustaca kurgulanmış müzikal espriler ve virtüözce doğaçlamalar dinleyiciye sunuluyor. Ritmik açıdan özellikle Ortadoğu’nun derin ritimlerini net bir şekilde hissederken, üst yapıdaki melodik unsurlarda Batı’nın funk’ını, sambasını ve 1980’lerin caz-füzyonunu aynı netlikte duyabilirsiniz. Doğu ve Batı, birbirine karşı kibirli bir tavır takınmıyor; ancak doğru bildiklerinden de ödün vermiyorlar. Bu iki dünyanın bir horoz döğüşü içinde olmadığı, aksine bir uyum içerisinde var olduğu bir atmosfer yaratılıyor. Tüm dünyanın müziğini evinizin konforunda ve sahipliğinde duyabilmek her albüme kulak verirken kolayca nasip olacak bir şey değil. “Homeland”ın başardığı şey işte bu.
GEVENDE ‘SEN BALIK DEĞİLSİN Kİ’ (BAYKUŞ / A.K. MÜZİK)
2010 yılının sonlarına doğru, Eskişehir’den İstanbul’a yol alan Gevende topluluğu, ikinci albümleri “Sen Balık Değilsin Ki”yi müzikseverlerle buluşturmuştu. Beş yıl önceki ilk albümleri “Ev”e kıyasla daha deneysel ve cesur bir çalışma ortaya koymuşlardı. Albüm, insan hafızasının vefasızlığına atıfta bulunan bir Oktay Rifat şiirinden ilham alarak adlandırılmış ve şarkılarındaki dramatik yapı ile özgün, uydurulmuş sözcükleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Topluluğun müzik tarzı genişlemiş, müzikal dili derinleşmişti. Folklorik öğeler azalırken, saykodelik-progresif ve post-rock etkileri ön plana çıkmış; kuzey cazının soğuk ve karamsar havası bu albümde belirleyici bir unsur haline gelmişti. Bu dönüşümü, Norveçli fusion gitaristi Eivind Aarset’in konukluğu da teyit ediyordu.
Ticari kaygıları olmayan bu albüm, ilk kez plak formatında yayınlanıyor. Plağın birkaç önemli özelliği bulunuyor. İlki, özel olarak plak için yapılan mastering sayesinde 45 devir olarak basılması. İkincisi, 1000 adet hologram numaralı, gatefold kapak olarak üretilen albümün göbeğinde ilk baskıya dair bir ibarenin yer alması. Son olarak, sekiz şarkının bulunduğu albümde, parçaların sürelerine uygun olarak her yüze ikişer şarkı yerleştirilmiş ve D yüzünde döneme ait, adı konmamış, CD’de yer almayan bir parça eklenmiştir.