Sofradan Beyaz Perdeye: Gastronomi ve Sinema Birlikte Anlatıyor
“Sofradan Beyaz Perdeye” sloganıyla hayat bulan bu benzersiz festivalde, gastronomi dünyasının önde gelen şeflerinden, yenilikçi sanatçılara; sinema sektörünün temsilcileri ve yemek kültürü üzerine çalışan tarihçilerden oluşan geniş bir yelpazede konuşmacılar ve film tutkunları bir araya gelecek. Bu etkinlikler, Urladam ve Köstem Zeytinyağı Müzesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olup, festival programına ulaşmak isteyenler Instagram üzerinden “gastronomifilmfestivali” hesabını takip edebilirler.
Festivalin direktörü Gülper Ergün ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, gastronomi ve sinemanın nasıl bir araya geldiğine dair detayları konuştuk.
Gastronomi ve Sinemanın Buluşması: Farklı Ama Birbirini Tamamlayan Alanlar
– İki farklı alan olmasına rağmen, bu festivalin temel fikri nasıl doğdu?
İlk bakışta farklı gibi görünen gastronomi ve sinema aslında insan hikâyelerini anlatma konusunda oldukça yakın alanlar. Her ikisi de kültürü, hafızayı ve duyguyu taşıyan güçlü araçlar. Benim için yemek, sadece bir tabaktan ibaret değil; üretim aşamasından sunumuna kadar her adımıyla bir anlatı içeriyor. Bu anlatıyı evrensel hale getirebilecek en doğal araç ise sinema. Bu düşünce uzun zamandır içimde vardı ve doğru zaman, doğru ekip ve uygun mekânla hayata geçirmek istedim.
Yaşamın Anlatımı ve Sinemada Yemeğin Yeri
– İki alan aslında yaşamı anlatma noktasında da yakın. Sinema hayatı anlatır, yemek ise yaşamın temel bir unsuru. Bu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
İşte bu yüzden bu festivali kurduk; çünkü sinema, yaşamı olduğu gibi anlatabilen nadir sanat dallarından biri. Yemeğin kendisi ise yaşamın ta kendisi. Sadece bir sofraya değil, aynı zamanda bir kültüre, hafızaya ve coğrafyaya dokunur. Belgesellerde şeflerin hikâyeleriyle dolu sahnelerden, filmlerdeki sessiz ve anlamlı yemek sahnelerine kadar geniş bir yelpazede yemeğin hikâyesini anlatıyoruz. Bu detaylar, aslında insanın kim olduğunu ve kökenlerini ortaya koyar. Biz de bu zengin anlatının izini sürmek istiyoruz.
Festival Programı ve Katılımcılar
– Festivalde neler göreceğiz? Program detaylarını bizimle paylaşır mısınız?
Festivalde toplam üç uzun metraj ve dört orta metraj film gösterimi olacak. Ayrıca, bağımsız yapımlardan oluşan ve 15’in üzerinde kısa gastronomi belgeselini içeren güçlü bir seçki hazırladık. Uluslararası alanda tanınan yapımları içeren “Yemek Filmleri Menüsü” adlı özel seçki de, ICGAT (Uluslararası Gastronomi, Kültür, Sanat ve Turizm Enstitüsü) ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği sayesinde programımıza dahil edildi. Ayrıca, önemli markalar ve şeflerin katkılarıyla düzenlenecek tadım etkinlikleri, söyleşiler ve deneyim alanlarıyla içeriği zenginleştiriyoruz. Her bir söyleşinin temel konusu, yerel gastronomi ve bu kültürün medya ile ilişkisi olacak. Gastronomi alanında klasik çözümlerden uzak, yerel üreticilerle şekillenen özgün bir atmosfer yaratmayı hedefliyoruz.
Gastronomi, Göç ve Hafıza Temaları
– Filmlerin odağı gastronomi mi olacak? Yoksa farklı temaları içeren çeşitli bir seçki mi hazırladınız?
Odak noktamız gastronomi. Ancak, bu sadece yemekle sınırlı değil; yemeğin etrafındaki hikâyeler üzerinden çeşitli temalara da değiniyoruz. Göç, hafıza, emek, üretim ve kültür aktarımı gibi çok katmanlı konuları içeren filmler seçtik. Bu filmler, doğrudan mutfakta geçen belgeseller olabileceği gibi, mutfağın dışında ama onunla bağlantılı insan hikâyelerine de odaklanıyor. Bu sayede, yemeğin ötesine geçerek, insanların yaşam hikâyelerine de ışık tutuyoruz.
Urla: Gastronomi Merkezi ve Sanatın Kalbi
– Festival, gastronomisinin zenginliğiyle bilinen pek çok bölgeden biri olan Urla’da gerçekleştirilecek. Neden özellikle Urla’yı tercih ettiniz?
Urla’nın üretim kültürü, doğal güzellikleri, sanata olan yakınlığı ve yerel karakteri, bu festivale ruh katacak en uygun ortamı sağlıyor. Ayrıca, Urladam gibi büyük bir sanat kompleksi burada bulunuyor ve bize yaratıcı bir alan sunuyor. Türkiye’nin birçok bölgesi gastronomi açısından oldukça kıymetli, fakat Urla’nın özgün yapısı ve atmosferi, festivalimizin ruhunu en iyi yansıtan yer olarak öne çıktı. Bu bağlamda, festivalin merkezi Urla olacak, ancak sinema ve anlatı aracılığıyla bu hikâyeleri çok daha geniş coğrafyalara taşıyacağımızdan emin olabilirsiniz.