Sinema tarihinin en köklü ve en görkemli gösterim platformu olan Venedik Film Festivali, sadece bir film etkinliği olmanın çok ötesinde, adeta bir büyük gösteri ve kültürel buluşma noktasıdır. Bu festival, çoğu zaman devasa bir yolcu gemisine benzetilir; bu benzetme, hem festivalin görkemli yapısını hem de içinde barındırdığı çeşitli unsurları vurgular. Bu metaforun temelinde, Fellini’nin 1983 yapımı unutulmaz filmlerinden Ve Gemi Gidiyor (E la nave va) filminden ilham alınır. Bu film, festivalin bilinçaltında derin bir iz bırakmış ve gemi metaforunu pekiştirmiştir.
Gözlerimizi ilk defa Cannes’da açmış olsak da, 1980’lerin başında Venedik’teki “La Mostra” adlı bu büyük gemiye katılmak, benim için ayrı bir anlam taşır. Her yaz, bu devasa transatlantik gemisiyle yeni ve unutulmaz yolculuklara çıkmak, benim sinema tutkumun ve festival sevdamın temel taşlarından biri olmuştur. Bu yolculuklar sırasında, geminin lüks süitlerine ve üst kat kamaralarına yapılan davetler, her zaman heyecan verici ve ilgi çekicidir. Ancak, bu yıl yine davet edilen yolcuların listesine göz atmadan önce, çeyrek yüzyıldır bu gemiyi yöneten kaptan Alberto Barbera’nın (1950 doğumlu) bu uzun ve anlamlı yolculukların en önemli figürü olduğunu tekrar hatırlamak gerekir.
Barbera, eleştirmenlik kariyerinin ardından Torino sinema yönetmenliği ve yöneticiliği yaptıktan sonra, kaptan köşküne geçmiştir. Onun iki temel rotası bulunmaktadır: Birincisi, sanat sinemasının derinliklerinde saklı kalan küçük koylar ve gizli limanlar; ikincisi ise, küresel sinema endüstrisinin büyük ve dalgalı denizleridir. Bu rotalar, onun sinema tutkusunu ve vizyonunu yansıtır. Yolcularını topladıktan sonra, onun belirlediği pusula ile açık denizlere, yani sinema sanatının en özgün ve etkileyici eserlerine ulaşmayı amaçlar.
Savaş Gerçekleri ve İnsan Hakları Temasıyla Güncel Sinema
Festivalin en önemli etkinliklerinden biri olan 82. yolculuk, 27 Ağustos akşamı başlayacak ve birçok ödüllü filmin adaylığıyla dikkat çekecek. Bu yıl, yarışmanın “Altın Aslan” ödülü için yarışacak bazı önemli filmler ve yönetmenler şunlardır:
- Olivier Assayas (Jude Law ile)
- Noah Baumbach (George Clooney ve Greta Gerwig ile)
- Kathryn Bigelow (Rebecca Ferguson ile)
- Guillermo Del Toro (Oscar Isaac ile)
- Valérie Donzelli (Virginie Ledoyen ile)
- İldikó Enyedi
- Jim Jarmusch (Cate Blanchett, Adam Driver ve Charlotte Rampling ile)
- Yorgos Lanthimos (Emma Stone ile)
- Laszlo Nemes
- François Ozon (Denis Lavant ile)
- Chan-wook Park
- Benny Safdie (Emily Blunt ile)
- Paolo Sorrentino (Toni Servillo ile)
Bu filmler, savaşın gerçeklerini, insan hakları ihlallerini ve güncel toplumsal sorunları ele alan güçlü anlatımlara sahip. Ayrıca, belgesel sinemanın önemi de giderek artmaktadır. Yarışma dışı kategorilerde ise, çeşitli tanınmış yönetmenlerin yapıtlarını görmek mümkün. Gus Van Sant ve Julian Schnabel’in kurduğu belgesel filmler, Sofia Coppola, Werner Herzog, Lucrecia Martel, Alexandr Sokurov ve Tsai Ming-Liang’in ise, “non fiction” temasıyla hazırlanan belgesel çalışmaları dikkat çekiyor.
Türk Sinemasının Venedik’teki Yeri ve Güncel Durum
Festivalin bir başka önemli noktası ise, Türk sinemasının temsil edilmediği alanlar ve bu durumun yarattığı üzüntüdür. Bir alt katman olan “Orizzonti” bölümünde, genç ve az tanınmış yönetmenlerin filmleri gösterilmektedir. Bu yıl, Fransız kadın yönetmen Julia Ducournau’nun başkanlık edeceği bu bölümde, Türk sinemasından hiçbir filmin yer almaması, maalesef büyük bir eksikliktir. Son yirmi yılda, özellikle genç Türk sinemasına verdiği önemle öne çıkan festivalde, bu duruma üzülmemek elde değildir. Ayrıca, bağımsız “Eleştirmenlerin Haftası” bölümünde de Türk yapımı bir film bulunmamaktadır. Ancak, en büyük umut, önümüzdeki günlerde açıklanacak “Venice Days” seçkisinde yatmaktadır.
Öte yandan, festivalde gösterilen filmler arasında, çoğu ortak yapım olan iki önemli Türk yapımı da dikkat çekmektedir. İranlı yönetmen Ali Asgari’nin (1982 doğumlu) yarışma dışı ana seçkide gösterilen belgeseli “İlahi Komedi” ve Azeri yönetmen Hilal Baydarov’un (1987) aynı seçkide yer alan ve temasıyla dikkat çeken ikinci filmi “Boşluğa Hutbe”, Lido adasında izleyicilerle buluşacak eserler arasında yer almaktadır.