Walter Salles’tan Biyografik Bir Politik Dram: Hâlâ Buradayım
Venedik Film Festivali’nde senaryo, Altın Küre’de kadın oyuncu ödüllerini kazanan, Oscar’da film, yabancı film ve kadın oyuncu kategorilerinde aday gösterilen Walter Salles, yeni eseri “Hâlâ Buradayım”da, Brezilya’nın askeri diktatörlük döneminde yaşanan derin acıları ve kayıpları ustalıkla gözler önüne seriyor. Film, 20 bin insanın ölümüne, işkence görmesine ve kaybolmasına dair çarpıcı bir anlatım sunuyor.
Yabancılaşma Teması
Salles, eski solcu milletvekili ve mühendis Rubens Paiva’yı (1929- 1971) özellikle seçti çünkü onunla çocukluk dönemlerinde yakın bir bağ kurmuştu. Yönetmen, “Paiva ailesiyle 1969’da Rio de Janeiro’da tanıştım, o zaman 13 yaşındaydım. 1964’te askeri cunta iktidara geldiğinde, Paiva’lar ile birlikte Fransa’ya gitmiştik. Ülkemde döndüğümde her şeyin değiştiğini, demokrasinin yerini diktatörlüğün aldığını gördüm. Bu aidiyetsizlik ve yabancılaşma hissini onlarla paylaştım. Leblon’da, bizden sadece on dakika uzakta yaşıyorlardı. Hafta sonlarımızı birlikte geçirirdik” diyerek, film projesinin arka planını aydınlatıyor.
Rubens Paiva’nın oğlu Marcelo’nun 2015 yılında yayımlanan kitabından uyarlanan filmin açılış sekansı oldukça etkileyici. Aile bireyleri Rubens, karısı Eunice ve beş çocukları ile birlikte bir arada. Kamera, aile üyeleri arasında dolaşırken, konuşmalar, gülüşmeler ve hareketlilik dolu bir atmosfer yaratıyor. Bu bölüm, dans, müzik ve fotoğraf gibi unsurlarla dolu, sevgi ve coşkunun simgesel bir aktarımını sunuyor. Copacabana plajının karşısındaki evdeki canlı yaşam, sevinç ve neşeyle dolu bir tablo çiziyor. Ancak, plajları ve bronz tenleriyle tanınan Rio’da, askeri helikopterin gökyüzünde belirmesiyle birlikte, bu ideal görüntüdeki huzur bozuluyor. Gençler, süper 8 kameralarla anlar yakalarken, arka planda ülkenin gergin politik durumu tartışılıyor.
50 Yıllık Adalet Arayışı
Filmin dramatik yapısı, Rubens’in askerler tarafından kaçırılmasıyla başlıyor. Bu olay, evin içine psikolojik ve fiziksel bir baskı yayarak, mutlu ailenin gündelik yaşamını altüst ediyor. Eunice ve büyük kızı da sorgulamaya alınırken, koğuştaki psikolojik güdümleme ve zihinsel işkence iz bırakıyor. Güneş ışınları ve kahkahalar bir anda kaybolurken, anlatım dili de karanlığa bürünüyor. Aile evinin tarihçesini yansıtan o renkli villa, artık kararmış bir görüntü sunuyor.
Walter Salles, “Hâlâ Buradayım” adıyla Rubens Paiva’nın sadece kaybolmadığını, onun hala yaşadığını vurguluyor. Eunice, eşi Rubens’i arama yolculuğuna çıkarken, bu süreçte karşısına çıkan birçok engelle yüzleşmek zorunda kalıyor: erkek egemenliği, yandaş basın, sistemin soyutluğu ve bürokrasi. Geçmişteki konforlu hayatından feragat ederek, daha iyi bir gelecek inşa etme çabası içinde olan Eunice, öfkeli ve yas tutan bir kadın olarak 50 yıl süren bir adalet arayışına giriyor.
Salles’in filmlerinde bellek teması her zaman güçlü bir şekilde yer alır. “Hâlâ Buradayım” geçmişi anlatırken, bugünü ve geleceği de kapsayan bir anlatım sunuyor. Film, Marco Paiva’nın biyografik romanıyla bireysel hafızayı aktarırken, aynı zamanda Brezilya’nın ortak belleğini de yansıtıyor. Bellek, fiziksel ve içsel yolculuk temaları, Salles’in “Merkez İstasyonu”, “Motosiklet Günlüğü”, “Yolda”, “Güneşin Ardında” ve “Karanlık Su” gibi filmlerinde de kendine yer buluyor.
Eunice karakterine hayat veren Fernanda Torres, onun içsel değişimini ve derinliğini başarıyla yansıtıyor. Eunice’in son yıllarını ise “Merkez İstasyonu”nda rol alan annesi Fernando Montenegro canlandırıyor. Yönetmen, duygu sömürüsünden kaçınarak, duyarlı ve gerçekçi bir anlatım stilini tercih ediyor. Fernanda Torres, Selton Mello ve Fernando Montenegro’nun performanslarıyla öne çıkan “Hâlâ Buradayım”, izleyicileri derinden etkileyen bir yapım olarak gösterime girdi.