İzmir’in köklü müzik geleneğinden beslenen ve modern müzik sahnesine özgün bir soluk getiren Yasak Helva topluluğu, 2019 yılında çıkardığı ilk albümü “Rektefe” ile dikkat çekmişti. Bu eser, hem anonim halk ezgelerini ve geleneksel motifleri kendine özgü modern dokunuşlarla yeniden yorumlamış hem de davul, çumbüş ve çağlama gibi enstrümanların ustaca kullanımıyla fark yaratmıştı. Topluluğun kurucu üyeleri Salih Korkut Peker, Onur Ertem ve Hakan Görkem Bıyık, bu ilk çalışmalarında hayatın monotonluğuna mizahi ve zekice bir bakış açısı getirerek, dinleyicilere renkli ve eğlenceli bir deneyim sunmuşlardı.
Ancak, bu başarıdan sonra altı yılın sonunda çıkan yeni albüm “Atamba” ile Yasak Helva, müzik dilini daha da cesur ve deneysel hale getiriyor. Bu çalışma, önceki projelerine kıyasla daha geniş bir sound yelpazesi ve farklı müzikal ögeleri barındırıyor. Sekiz özgün parçadan oluşan bu albüm, özellikle yerel motiflere ve folklor unsurlarına derinlemesine yer vererek, kendine özgü bir ses ve ruh taşıyor. Parçalarında zaman zaman erken dönem Replikas tarzını hatırlatan dinamikler görülürken, aynı zamanda şarkı sözlerindeki sarkazm ve külhan edebiyatı izleri, esere hem güç katıyor hem de esprili bir havayı koruyor.
Albümün en dikkat çekici yanı, tüm şarkıların tamamen özgün bestelerden oluşmasıdır. Bu da, Yasak Helva’nın sadece geleneksel motifleri yeniden canlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda yeni ve özgün müzikal formlar denediğinin göstergesidir. Özellikle “İmansız” adlı parça, albümün en güçlü ve etkileyici eserlerinden biri olarak öne çıkıyor. Birçok dinleyici ve eleştirmen, bu parçanın albümün potansiyelini ve sanatçının ileride ulaşabileceği seviyeleri gözler önüne serdiğine inanıyor.
Albüm, çeşitli türler ve zamanlar arasında bir yolculuk yapmayı vaat ederken, aynı zamanda hikayesiyle de toplumsal belleğin bir yansımasıdır. Hayatın çeşitli yönlerini mizahi, eleştirel ve içtenlikle anlatan şarkı sözleri, dinleyicilere hem düşündürür hem de eğlendirir. Bu yönleriyle “Atamba”, bir anlamda bir felsefe taşıyor: “Helvanı yaşarken ye!” Not olarak, “atamba” kelimesi Balıkesir çevresinde sapan anlamına gelir; bu da albümdeki yerellik ve kırsal motiflere vurgu yapar.
Ahmet Ali Arslan ‘Manastır’ Albümü Üzerine
1991 yılında Mersin’de dünyaya gelen ve genç yaşlarından itibaren müzikle iç içe olan Ahmet Ali Arslan, eğitim hayatında Columbia Üniversitesi’nde elektrik-elektronik mühendisliği okumuş olsa da, ruhunu ve kalbini doğanın ve müziğin büyülü dünyasına kaptırmış bir sanatçı. Ayvalık’ın huzurlu doğası ve yaşam enerjisiyle beslenen Arslan, müziğe olan tutkusunu farklı projelerle sürdürüyor ve her yeni eserinde kendine özgü bir anlatım dili geliştiriyor.
“Manastır” adlı dördüncü albümü, Arslan’ın müzikal yolculuğunda önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. 75 dakika süren, toplam 15 parçadan oluşan bu albümde, her parçada farklı bir müzisyenle doğaçlama bir şekilde birlikte çalışmış. Bu ortak çalışmalar, albümün kolektif ruhunu ve samimiyetini artırırken, aynı zamanda sanatçıların farklı enstrüman ve tekniklerle ortaya çıkan özgün performanslarını da gözler önüne seriyor.
Albümdeki tüm parçalar enstrümantal olup, özellikle “Dervişin Ninnisi” dışında, derin bir meditasyon ve varoluş sorgusunu yansıtan sakin ve huzurlu bir atmosfer yaratıyor. Bu eserler, doğal sesler ve organik tonlar eşliğinde, zaman ve mekandan bağımsız bir deneyim sunuyor. Topraktan alınan enerjiyi, yine doğaya ve insan ruhuna geri veren bu çalışmalar, ambient, new age ve dünya müzik unsurlarını ustaca harmanlıyor.
“Manastır”, genç yaşta birden fazla enstrüman ve müzik tarzını ustalıkla bir araya getiren, özgün ve kalite dolu bir yapıt. Çoğu otuzlu yaşlarındaki 16 müzisyenin katılımıyla oluşan bu kolektif çalışma, bizim müzik dünyamızda pek sık rastlanmayan, zamansız ve mekânsız bir müzik deneyimi sunuyor. Bu eser, hem ruhunuzu dinlendirecek hem de müzik zevkini yeni boyutlara taşıyacak nitelikte bir başyapıt olarak değerlendirilmelidir.