Arkeologların, mimar ve restoratörlerin tepkisini çeken yeni yapılaşma ve gelişmeler
Yöre halkı ve uzmanlar, Zelve Ören Yeri’nde gerçekleştirilen yeni yapılaşmaya karşı güçlü tepkiler dile getiriyorlar. Bölgede görev yapan rehberler, “Zelve’nin girişinde eskiden tahtadan yapılmış birkaç küçük dükkan vardı, doğaya uyumlu ve samimi bir ortam oluşturan bu yapılar, zamanla yerlerini beton rant yapıları ve elektrik trafolarına bıraktı. Bu gelişmeler, bölgenin doğal ve kültürel dokusunu olumsuz etkiliyor. Trafoların ve derin kazıların yapıldığı alanlar, orijinal yapılar ve doğal güzellikler üzerinde ciddi tahribata neden oluyor. Burası, korunması gereken benzersiz bir alan, başka bir Kapadokya ve başka bir Zelve yok” diyorlar.
Bir mimar ve restoratör ise konuya şu açıdan yaklaşıyor: “Zelve, tamamen peribacalarının içindeki konutlardan oluşan, çok özel bir köy. 1966 yılına kadar burada yaşam devam ediyordu. Bu bölgedeki evler, taş taş üzerine konularak inşa edilmemiş, tamamen doğal kayaların içine oyulmuş yapılar. Boşaltıldıktan sonra zamanla kayalarda çökmeler başladı ve peribacalarının bakımsızlığı nedeniyle bu özgün yapıların ve bacaların yok olmaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Yüzlerce yıldır koruyan ve yaşayan bu yerlerde, içinden insanı çıkarırsanız, evlerin ve yapılarının korunması mümkün değil. İşte asıl büyük sorun da bu” ifadeleriyle, bölgenin korunmasındaki temel zorluğu vurguluyorlar.
“Fırsatçı Siyaset ve Turizm Talebi”
Yüzeysel ve plansız yapılaşmanın en belirgin örneği, bölgenin girişinde 1960’larda inşa edilen, daha nitelikli ve mütevazı bir karşılama tesisinin, zaman içinde bakımsızlıktan harabeye dönüşü ve yok edilmesidir. Uzmanlar, “Yıllar içinde alana kurulan tezgâhlar, gerçekten kötü ve derme çatma durumda. Bu tezgâhların konumları ve yerleşim şekli, ziyaretçilerin ilk izlenimini olumsuz etkiliyor. Eskiden var olan dükkanlar, otoparkla ilişkili ve girişte görünür bir noktada değil, ağaçlar altında gizliydi. Ancak, bölgedeki ticari talepler ve fırsatçılık, bu önemli alanın doğal ve kültürel dokusunu hiçe sayarak, korsan tezgâhları ve dükkânları yerleştirmeye yöneldi” diyorlar.
“Zelve’nin değerli bir kültür ve turizm noktası olmasına rağmen, ticari faaliyetler bu alanın korunma esaslarına aykırı şekilde düzenleniyor. Yeni yapılan dükkânlar ve satış noktaları, yerel halkın ve uzmanların önerilerine rağmen, uygun olmayan noktalara yerleştirildi. Bu durum, bölgenin özgünlüğüne ve estetiğine ciddi zararlar veriyor. Ayrıca, bu yapılar, mimari kalite ve uyum açısından da beklentilerin çok altında, dünya çapında korunması gereken bir kültür varlığına yakışmıyor” ifadeleriyle, bölgedeki ticari gelişmelerin ve yapıların olumsuz etkilerini dile getiriyorlar.
“Zelve’nin Ranta Kurban Edilmemesi Gereği”
Nezih Başgelen (Arkeolog, Editör, Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi) ise şu değerlendirmede bulunuyor: “Zelve, Göreme Milli Parkı sınırları içinde yer alan ve iki açık hava müzesinden biri olan, üç vadiden oluşan önemli bir kültürel ve doğal miras alanıdır. 9. ve 13. yüzyıllarda bölgenin önemli bir yerleşim ve dini merkezi olarak öne çıkan Zelve’de, Direkli, Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseleri gibi birçok tarihi yapıya rastlamaktayız. Yıllar içinde artan ve vadinin girişini kapatan derme çatma tezgâhlar, bölgenin görsel bütünlüğünü ciddi şekilde bozarken, yeni inşa edilen dükkânlar ve satış noktaları da benzer sorunlar yaratıyor. Bu yapılar, doğal güzellik ve tarihi dokuya uygun değil, hatta bölgenin UNESCO Dünya Mirası listesine alınma kriterlerine aykırı nitelikte. Ayrıca, bölgenin yerel halkı ve paydaşlarıyla olan ilişkileri de zayıflamış durumda. Eski Zelveliler, bölgeden uzaklaştırılmış ve turizmden yeterince pay alamıyorlar. Bu nedenle, bölgenin sürdürülebilirliği ve korunması için, yerel halkın ve uzmanların ortak payda bulduğu, doğru planlamalar ve katılımla hareket edilmesi şarttır.”