Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, bu yıl 32. kez izleyiciyle buluşurken, belediye başkanı Zeydan Karalar’ın tutukluluğunun gölgesinde, barış ve özgürlük mesajlarıyla sona erdi. Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen ödül töreninde sunuculuk görevi Oylum Talu ile Yekta Kopan’a düşerken, geceye başlarken koltukları boş bırakılan bir mesaj yankılandı.
Sanatçının özgürlüğü temel konu oldu Karalar, düşünceyi ifade etmenin ve eleştirinin hak olduğuna vurgu yaparak, günümüzde bu hakların nasıl tehdit altında olduğuna dikkat çekti. “Sanatçı üretirken özgür hissetmelidir ki yaratım süreci gölgesiz gerçekleşsin” diyen Karalar, Yılmaz Güney Müzesi’nin açılışına dair planlarının ise sürecin yoğunluğu nedeniyle ertelendiğini ifade etti. Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Güngör Geçer ise şehrin son günlerde adeta bir sinema merkezi haline geldiğini söyledi.
O da Bir Şey Mi festivalin en çok ödülü pelin Esmer’in yönettiği filmi aldı. Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nda büyük ödül bu film için gitti; Esmer en iyi yönetmen olarak geceden iki büyük ödülle ayrıldı ve film ayrıca en iyi görüntü yönetmeni, en iyi sanat yönetmeni ve Adana İzleyici Ödülü’nün sahibi oldu. Jüri ve dernekler tarafından da çeşitli ödüller film için yerini aldı.
Gece boyunca Yaşam alanı olarak sanatın özgürlüğü teması vurgulanırken, Orhan Eskiköy’ün yönettiği Ev filmine verilen Yılmaz Güney Ödülü ve jüri özel ödülleri, etkinliğin siyasal ve toplumsal mesajlarını pekiştirdi. En iyi kadın oyuncu ödülü iki isim arasında paylaştırılırken, en iyi erkek oyuncu ödülü ise Nazmi Kırık’a takdim edildi. Ardından genç yeteneklere verilen ödüller, performanslarıyla öne çıkan isimlerle taçlandırıldı.
Yaşamamız için izin diyen Orhan Eskiköy, konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a doğrudan seslenerek, nefes alabilmeyi ve sanata, siyasetçilere, öğrencilere, yoksullara izin verilmesini istedi. Salonlar alkışlarla karşılık verirken, festival bu kez de kısa ve belgesel dalındaki ödüllerin dağıtımıyla başladı; gösterimler Esas 01 Burda AVM’deki Cinemapink’te sürerken, sinemanın adeta iki salonla yetmediği bir sevdayı bir kez daha hatırlattı.













