Ay’a ilk insansız görevin üzerinden tam 66 yıl, Ay’a yapılan ilk insanlı yürüyüşün üzerinden ise 56 yıl geçti. Ancak ilginç bir durum var ki, modern teknolojilerle Ay’a ulaşma süremiz, Apollo dönemine göre daha uzun sürüyor. Peki, teknoloji bu denli gelişirken, Ay’a ulaşma süremizin nasıl olup da uzadığına dair nedenler nelerdir?
Bunun başlıca sebeplerinden biri, mühendislerin Ay yolculuğunu daha ekonomik hale getirmek adına yakıt tüketimini azaltacak yeni yöntemler araştırmalarıdır. Ay, ortalama olarak yaklaşık 385,000 kilometre uzaklıkta ve bu mesafenin ne kadar yakıt gerektirebileceğini düşünmek bile önemli bir hesaplama gerektiriyor. Bununla birlikte, Ay’ın yörüngesi tam bir çember olmadığı için, Dünya ile olan mesafesi sürekli olarak değişkenlik gösteriyor. Ay, bize en yakın olduğu noktada yaklaşık 363,300 kilometre, en uzak olduğu noktada ise yaklaşık 405,500 kilometre uzaklıktadır.
Dolayısıyla, Ay’a yolculuk süresi, fırlatmanın ne zaman yapıldığına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Tarihsel olarak, Ay’a gönderilen mürettebatlı görevlerin hedeflerine ulaşmaları genellikle yaklaşık üç gün sürmüştür. En hızlı görev olan Apollo 8, Ay yörüngesine sadece 69 saat içinde ulaştı. Apollo 11 ise yörüngeye 75 saat 50 dakika sürede ulaşmış ve Ay yüzeyine iniş için yaklaşık bir gün daha beklemiştir. Apollo görevlerinin tamamı, doğrudan transfer yörüngesi olarak bilinen bir yol izleyerek, hem Dünya’nın hem de Ay’ın çekim kuvvetlerinden faydalanarak mesafeyi hızla kat etmeyi hedeflemiştir. Ancak, bu yöntem oldukça fazla yakıt harcamasını gerektirmiştir.
Gelecekteki keşifler için farklı yaklaşımlar geliştirilmeye başlamıştır. Mars ve Jüpiter gibi gezegenlere gönderilen görevler, yerçekiminden yararlanarak daha uzun rotalar izleyip yakıt tasarrufu yapmanın avantajlarını ortaya koymuştur. Örneğin, 2003 yılının Eylül ayında Avrupa Uzay Ajansı (ESA), SMART-1 uydusunu fırlatmıştır. Bu uydu, Dünya’nın etrafında 13 ay boyunca spiral bir yörüngede ilerleyerek minimum yakıt kullanımıyla Ay’a ulaşmayı başarmıştır. Elbette mürettebatlı Ay görevleri, bu kadar uzun bir yol izlemeyecek olsa da, görevlerin doğasına ve amacına göre izlenecek yollar ayarlanarak yakıt tasarrufu sağlanabilir.
Uzaya gönderilen sondalar genellikle uzay keşfinin sınırlarını zorlamayı hedefler ve mümkün olduğunca hızlı bir şekilde Dünya’dan uzaklaşmak için tasarlanır. Örneğin, NASA’nın New Horizons (Yeni Ufuklar) sondası, 2006 yılında yalnızca dokuz saatte Ay’ın yanından geçti ve Plüton’a dokuz yılda ulaştı. Ay’a gönderilen ilk görev olan Sovyetler Birliği’nin Luna 1 görevi de oldukça hızlıydı ve hedefine sadece 34 saat içinde ulaştı. Ancak bir hesaplama hatası nedeniyle Ay’ı ıskalayarak yanından geçtiği kaydedilmiştir ve bildiğimiz kadarıyla hala uzayda ilerlemekte. Öte yandan, NASA’nın Mars Keşif Yörünge Aracı, Mars’a ulaşmak için yedi ay harcamıştır. Bu durum, gelecekte Mars’a yapılacak mürettebatlı bir görev için ne denli büyük bir zorluk olacağını gözler önüne sermektedir.