Küresel Isınmanın Gözlemlenen ve Beklenen Etkileri
Hepimiz küresel ısınma riskini duyuyoruz ve bu sorunun potansiyel sonuçları hakkında farkındayız. Ancak, bilim insanlarına göre, dünya sıcaklığının 1.5 derece daha artmasıyla birlikte, okyanus seviyelerinde önemli ve kalıcı yükselişler yaşanacak. Bu hedef, dünya devletleri tarafından küresel iklim politikalarının temel amacı olarak belirlenmiş olsa da, bu seviyedeki artışın bile ciddi sonuçları olmaktadır.
Özellikle, 1.5 derecelik ısınma, kıyı şeritlerinin büyük oranda su altında kalmasına neden olabilir. Yeni yapılan araştırmalar, deniz seviyelerinin beklenmedik hızda yükseldiğini ve insanların uyum sağlama kapasitesini aşacak ölçüde artış gösterebileceğini ortaya koyuyor. Bu yükselişin temel sebebi ise, Grönland ve Antarktika buz tabakalarındaki erimenin son birkaç on yılda dört katına çıkmasıdır. Bu erime oranı, şu anda küresel deniz seviyelerinin yükselişinin başlıca nedeni konumundadır.
Fosil yakıtların emisyonlarının bugün durdurulması halinde bile, önümüzdeki yüzyıl içerisinde deniz seviyelerinin yılda yaklaşık 1 santimetre artmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Bu durum, iklim değişikliğiyle mücadelede ne denli geride kaldığımızı açıkça gösteriyor. Birçok kişi bu 1 santimetrelik artışın küçük olduğunu düşünebilir; ancak uzmanlar bu artışın aslında iklim krizinde bir dönüm noktası olduğunu ve bu hızda devam ederse, adaptasyonun neredeyse imkânsız hale geleceğine dikkat çekiyorlar. Özellikle düşük gelirli ülkelerde, yeterince hızlı kıyı savunması ve altyapı inşası mümkün olmayacak ve bu da küresel çapta “felaket niteliğinde iç bölgelere göç” riskini artıracaktır.
Çalışmalar, Communications Earth and Environment dergisinde yayımlanmış olup, yaklaşık 230 milyon insanın deniz seviyesinden sadece 1 metre yükseklikte yaşadığını, hatta şaşırtıcı biçimde 1 milyar kişinin ise 10 metre içinde ikamet ettiğini ortaya koymuştur. Tarihte, çoğu balıkçı kasabası dışında, şehirlerin deniz seviyesinden oldukça yüksek dağ yamaçlarına kurulduğu bilinir. Ancak modern yaşamda, denize yakın olmak prestij ve ulaşım kolaylığı açısından tercih sebebi olmuştur. Bu nedenle, denize yakın yerleşim alanlarının su altında kalma riski giderek artmaktadır.
Sadece 2050 yılına kadar, deniz seviyelerindeki 20 santimetrelik bir yükselişin, dünya genelinde büyük şehirlerde yıllık 1 trilyon dolardan fazla sel hasarına neden olabileceği öngörülmektedir. Ayrıca, iklim krizinin devam etmesiyle bazı kıyı şehirlerinin ciddi şekilde su altında kalma veya yer değiştirme riski taşıdığı da uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik küresel çabaların yanı sıra, ülkelerin deniz seviyesinden daha yüksek alanlarda yeni yaşam alanları oluşturması, önümüzdeki 50-100 yıl içinde çocuklarımız ve torunlarımızın karşılaşacağı dev dalgaların etkisini azaltmak adına önemli bir adım olabilir.













